BULAŞTIRIVERMEK Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler

BULAŞTIRIVERMEK harflerini içeren 7 harfli 70 kelime bulunuyor. 7 harfli BULAŞTIRIVERMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

VARIŞLI18, KIVAMLI16, KIVIRMA16, ŞEKAVET16, VURMALI16, BAKIŞIM15, BIKIŞMA15, KUMBAŞI15, MEVKUTE15, BULAŞIK14, BARIŞIK14, BIRAKIŞ14, BATIRIŞ14, BAŞKURT13, BEŞAMEL13, ELEBAŞI13, IŞITMAK13, KIRIŞMA13, KUMAŞLI13, KAMIŞLI13, KARIŞIM13, ŞIMARIK13, ŞAMBREL13, TIKIŞMA13, VEKALET13, ARTIRIŞ12, BAKIMLI12, BEŞARET12, BIKILMA12, BILKIMA12, BIRAKIM12, KATILIŞ12, MUTABIK12, MURABIT12, MEŞRUTA12, ŞIRALIK12, ŞAKIRTI12, ŞARILTI12, TIRAŞLI12, TAKILIŞ12, AŞERMEK11, BAKIRLI11, BIRAKIT11, BITIRAK11, BATIRIK11, MUTEBER11, ARTIMLI10, ARTIRIM10, ATIMLIK10, BURTLAK10, BERTMEK10, ILITMAK10, KIRMALI10, KIRILMA10, KIRITMA10, KALITIM10, KATILIM10, MURATLI10, TIKILMA10, TIMARLI10, TEBERRU10, BEKARET9, KREMALI9, LAKIRTI9, METRUKE9, MERAKLI9, MELEKUT9, REKABET9, EMEKTAR8, KERAMET8

EMEKTAR (Kelime Kökeni: Türkçe emek + Farsça -dār)

[sıfat]

  • Bir görevde uzun süre kalıp o işe emeği geçmiş olan (kimse)

    Ertesi sabah bahçede gezinirken Mehmet, emektar azaplarından birini gördü. - Emine Işınsu

[mecaz]

  • Çok kullanılmış, eski

    Emektar makinenin tozlarını silip masaya yerleşmeye karar verdim. - Çetin Altan

KERAMET (Kelime Kökeni: Arapça kerāmet)

[isim]

  • Ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcı davranış veya durum

    Babamın, mucize ve keramet kıssaları olarak bize anlattığı şeyler bu çeşit gülünç ve çocukça masallardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Olağanüstü durum

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keramet buyurdunuz (veya keramette bulundunuz)
  • kerameti kendinden menkul
  • keramette bulunmak

Birleşik Kelimeler: keramet sahibi

BEKÂRET (Kelime Kökeni: Arapça bekāret)

[isim]

[eskimiş]

  • Kızlık

    Hangi erkek aşk yapmadan evlendiği kızdan tam bir bekâret beklemez? - Etem İzzet Benice

  • Saflık, temizlik, masumluk

    Ruhumun bekâretini sana verdim. - Hüseyin Cahit Yalçın

  • Sanat ve düşüncede özgünlük, yenilik
  • Doğallık, tazelik

KREMALI

[sıfat]

  • Kreması olan

    Kremalı pasta.

LAKIRTI

[isim]

  • Söz, laf

    Birdenbire kesildi halkın lakırtıları / Korku içinde durdu tavla şakırtıları - Enis Behiç Koryürek

[mecaz]

  • Boş söz, dedikodu, laf

    Lakırtıdır o, aldırma!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lakırtı ağzından dökülmek
  • lakırtı çıkarmak
  • lakırtı etmek
  • lakırtısı ağzında kalmak
  • lakırtısı mı olur?
  • lakırtısını etmek
  • lakırtı taşımak
  • lakırtıya boğmak
  • lakırtıya tutmak
  • lakırtı yetiştirmek
  • lakırtıyı ağzına tıkamak
  • lakırtıyı ezip büzmek
  • lakırtıyı kesmek

Birleşik Kelimeler: lakırtı ebesi, lakırtı kavafı, pis lakırtı

METRUKE (Kelime Kökeni: Arapça metrūke)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Bırakılmış, geriye kalmış

MERAKLI

[sıfat]

  • Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, araştırıcı, mütecessis

    Başımı kaldırınca Mustafa'nın meraklı gözleriyle karşılaşıyorum. - Ahmet Ümit

  • Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan

    Sedef ve gümüş kakmalı bıçaklara, revolverlere meraklıydı. - Yahya Kemal Beyatlı

  • Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda bilgi sahibi olmaya çalışan (kimse)

[halk ağzında]

  • Kaygılı

    O meraklı bir kadındır, patırtı çekemez.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... meraklısı (olmak)

MELEKÛT (Kelime Kökeni: Arapça melekūt)

[isim]

[eskimiş]

[din bilgisi]

  • Ruhlar ve melekler âlemi

REKABET (Kelime Kökeni: Arapça reḳābet)

[isim]

  • Aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma, yarış

    Bu seferki kovuluşun sebebi meslek rekabeti değil, meslek ahlakı idi. - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • rekabet etmek

Birleşik Kelimeler: ezelî rekabet

ARTIMLI

[sıfat]

  • Pişince şiştiği için miktarı artmış gibi görünen, artağan

    Artımlı pirinç.

  • Çoğalma özelliği olan

ARTIRIM

[isim]

  • Bir şeyi idareli harcayarak onun bir bölümünü artırma işi, tasarruf
  • Müzayedede artırma

BURTLAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Taşlık, çalılık yer

BERTMEK

[nesnesiz]

[halk ağzında]

  • Bertilmek

ILITMAK

[-i]

  • Ilık duruma getirmek

KIRMALI

[sıfat]

  • Üstünde kırmaları bulunan (giysi), pilili

    Beyaz, kırmalı, fistolu bir gecelik giymiş, yalnız bir kızı düşünüyorum. - Nezihe Meriç