BUKAĞILAMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

BUKAĞILAMAK harflerini içeren 6 harfli 27 kelime bulunuyor. 6 harfli BUKAĞILAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BUKAĞI17, BAĞLIK16, BAĞLAM16, MUĞLAK15, AĞALIK14, AĞLAMA14, BULMAK10, BULAMA10, BIKMAK10, MAKBUL10, ABLUKA9, BALAMA9, BAKMAK9, KUMALI9, MABLAK9, AMALIK8, BAKKAL8, IKLAMA8, KAKIMA8, KALABA8, KABALA8, KAMALI8, KILMAK8, ULAMAK8, AKLAMA7, KALKMA7, KALMAK7

AKLAMA

[isim]

  • Aklamak işi, ibra

Birleşik Kelimeler: aklama belgesi

KALKMA

[isim]

  • Kalkmak işi

    Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar

KALMAK

[nesnesiz]

  • Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek

    Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra

  • Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak

    Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı

[-de]

  • Konaklamak, konmak

    Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay

[-le]

  • Oturmak, yaşamak

    Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Eğleşmek
  • Hayatını sürdürmek, yaşamak

    O aileden bir bu çocuk kaldı.

  • Varlığını korumak, sürdürmek

    Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[-de]

  • Oyalanmak, vakit geçirmek

    Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı

  • Sınıf geçmemek

    Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.

[-de]

  • İşlemez, yürümez duruma gelmek

    Araba yarı yolda kaldı.

[-e]

  • İleriye atılmak, ertelenmek

    Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]

  • Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak

    Oda duman içinde kaldı.

[-de]

  • Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek

    Bugün iş maddesinde kaldık.

[-den]

  • Miras olarak geçmek

    Çiftlik ana babasından kalmış.

[-den]

  • Yapamamak

    Misafir geldi, gezmeden kaldık.

  • Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak

    Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner

[-le]

  • Yetinmek

    Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.

[-le]

  • Sınırlanmak

    Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk

  • Herhangi bir durumu sürdürmek

[yardımcı fiil]

  • Olmak, herhangi bir durumda bulunmak

    Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Bakakalmak.

    Şaşakalmak.

    Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... den kalır yeri yok
  • ... ye kalsa (veya kalırsa)
  • kaldı ki

Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış

ÂMÂLIK

[isim]

  • Görme engellilik

BAKKAL (Kelime Kökeni: Arapça baḳḳāl)

[isim]

  • Yiyecek, içecek vb. maddeleri perakende olarak satan kimse

    Bakkallar, sebzeciler eline bir iki şey tutuştururlardı. - Ayla Kutlu

  • Bu maddelerin satıldığı dükkân

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bakkala bırakma!

Birleşik Kelimeler: bakkal çakkal, bakkal defteri, bakkal kâğıdı, bozbakkal

IKLAMA

[isim]

  • Iklamak işi

KAKIMA

[isim]

  • Kakımak işi

KALABA (Kelime Kökeni: Arapça ġalebe)

[isim]

[halk ağzında]

  • Kalabalık

KABALA (Kelime Kökeni: İngilizce cabala)

[isim]

  • Doğaüstü varlıklarla ilişki kurma sanatı

[din bilgisi]

  • Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı

[din bilgisi]

  • Bu öğretinin yandaşlarının tamamı

[zarf]

[ticaret]

  • Götürü, toptan

KAMALI

[sıfat]

  • Kaması olan

    Kamalı top.

KILMAK

[yardımcı fiil]

  • Etmek, yapmak

ULAMAK

[-e]

[-i]

  • Eklemek, katmak, ilave etmek

ABLUKA (Kelime Kökeni: İtalyanca abloco)

[isim]

[askerlik]

  • Kuşatma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • abluka altında tutmak
  • abluka etmek (veya ablukaya almak)
  • ablukayı kaldırmak
  • ablukayı yarmak

BALAMA

[isim]

[tiyatro]

  • Orta oyununda Rum tipi
  • Karagöz, matiz ve külhanbeyi tipleri tarafından yabancı ülkelerin tiplerine seslenirken kullanılan söz

BAKMAK

[-e]

  • Bakışı bir şey üzerine çevirmek

    Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim - Cahit Sıtkı Tarancı

  • Aramak
  • Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak

    Limana bakan penceresinden deniz görünürdü. - Orhan Veli Kanık

  • Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek
  • Beslemek, geçindirmek

    Üç çocuklu bir aileye bakıyor.

  • Bir iş birinden beklenmek

    Evin bütün işleri bana bakıyor.

  • Hastayı muayene etmek
  • Tedavi etmek için ilgilenmek
  • Yoklamak, incelemek, denemek

    Git bak bakalım, evdeler mi? Şu hesaba sen de bak. Yemeğin tadına bakar mısınız?

  • Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak

    Pasaport işine polis bakar.

[nesnesiz]

  • İlgilenmek

    Baktılar, ettiler, ilaç, tedavi, faydası olmadı. - Erhan Bener

  • Uğraşmak, meşgul olmak

    Çocuğum, sen derslerine bak.

  • Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak

    Bu iş beş bin liraya bakar.

  • Gözetmek, korumak
  • Renklerde benzemek, andırmak

    Bu kumaşın rengi yeşile bakıyor.

[nesnesiz]

  • Anlamak, farkına varmak

    Bazı akşamlar bakarım Halil savuşur, nereye gittiğini de kimseye söylemez. - Memduh Şevket Esendal

  • Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak

    Yemeğini yemene bak! Vaktini boş geçirmemeye bak!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bak!
  • bakalım (veya bakayım)
  • bakan göze bağ olmaz
  • bakan yemez, kapan yer
  • bakar mısınız?
  • bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur
  • bakarsın
  • bak bak!
  • bak hele!
  • bakılsa
  • bakmakla usta olunsa köpekler kasap olurdu
  • bakma sen
  • baksana! (veya baksanıza!)
  • baktıkça alır
  • baktın kar havası, eve gel kör olası

Birleşik Kelimeler: günebakan, aynabakar