[sıfat]

• İçine kakule katılmış

  Kahveye yerleşip kakuleli fincanları höpürdetmeye başlayınca... - Refik Halit Karay

[isim]

• Kalem kutusu

  Önümde kalemimi oturttuğum mermer kalemlik var. - Burhan Felek

[-i]

• Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek

  Kocamı kıskanıyor, aradan atmak için vesileler kolluyormuş. - Sermet Muhtar Alus

• Göz önünde tutmak, gözlemek

  Daima biraz kollayan, bir tilki gibi tetikte ve hamarat görünürdü. - Abdülhak Şinasi Hisar

• Korumak, gözetmek

  O güne kadar ona iyi bak, değerini bil, onu kolla, demişti. - Nezihe Araz

[isim]

• Akabilmek işi

[isim]

• Alabilmek işi

[isim]

[din bilgisi]

• İslam inancına göre, ruhlar yaratıldığında Allah'ın `Ben sizin Tanrı'nız değil miyim?` sorusuna ruhların verdikleri `evet` cevabı

[mecaz]

• Çok eski zaman

Ata Sözleri ve Deyimler

• kalubeladan beri

[-i]

[kaba konuşmada]

• Bir yeri veya bir işi kötü bir duruma getirmek

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Bollaşmak

[isim]

• Koklaşma işi

[isim]

• Kullaşmak durumu

[isim]

• Aşabilmek işi

[nesnesiz]

• Koşmak (II) işi yapılmak

  Manda ve öküz koşulmuş yük arabalarının seyrekleşmesini beklemek lazımdı. - Refik Halit Karay

[-e]

• Bir yere sürülmek, gönderilmek

• Herhangi biri koşmak (I)

  Bu işin arkasından çok koşuldu.

[nesnesiz]

• Boş duruma gelmek, içinde bir şey kalmamak, inhilal etmek

  Sınıf tamamen boşaldığında çıtı pıtı kadınla öğretmenin de onlarla birlikte gitmiş olduklarını fark etti. - Elif Şafak

• Dışarıya akmak, dökülmek

• Gevşemek, açılmak

  Sicim gitgide boşalıyor, gemi hafif yana yatarak pupa gidiyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]

• Derdini, sıkıntısını birine anlatarak ferahlamak, deşarj olmak

  Derdimle öyle dolmuş ki boşalmadan evine gidemeyecek. - Yusuf Ziya Ortaç

• Hayvan, bağından kurtulmak

• Doyuma ulaşmak

[isim]

• Bollaşmak işi veya durumu

[isim]

• Boklaşmak durumu