[isim]

• Kolalamak işi

[isim]

• Akabilmek işi

[isim]

• Alabilmek işi

[-i]

• Bal sürmek

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Bollaşmak

[isim]

• `Yerini ve niteliğini belirlemek, sınırlamak` anlamındaki lokalize etmek, `yeri ve niteliği belirlenmek, sınırlanmak` anlamındaki lokalize olmak birleşik fiillerinde geçen bir söz

[-i]

• Belirli bir süre birinin dikkat ve ilgisini başka bir şey üzerine çekmek, meşgul etmek

  Gazino varmış / Denize karşı / Beni oyalarmış / Dükkânlarıyla çarşı - Behçet Necatigil

• Vakit kazanmak için aldatmak

• Eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek

  Biz onu eğlendirdiğimiz kadar o da bizi oyalamıştı. - Falih Rıfkı Atay

• Bekletmek

[-i]

• Oya ile süslemek

  Yâr mendilin oyaladım / Baş harfini koyamadım - Halk türküsü

[isim]

• Roman, hikâye, tiyatro eseri vb. edebî türlerde olayları oluşturma, yansıtma

  Yengecin Kıskacı'nı yazarken tipleme, olaylama, kurgulama sürecini görselliğin en uç noktalarına götürmeye çalıştım. - Attila İlhan

[-e]

[-i]

• Göndermek

  Hekim hademeleri aşağıya yolladı. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

[tıp]

• Alkollü içkilere hastalık derecesinde düşkün olma durumu

[isim]

• Banka, ticarethane vb. yerlerde kullanılan ve cilt kapakları özel bir düzen ve anahtarla gevşetilip sıkıştırılabilen defter

[isim]

• Azabilmek işi

[isim]

• Boyalamak işi

[-i]

• İstemeyerek bir yere gitme durumunda kalmak

  İkiniz de hapsi boylarsınız. - Attila İlhan

• Düşmek

  Ayağı kaydı, yeri boyladı.

• Yükselmek, çıkmak

  Fakat o doludizgin kırkı boylamış bir ateşle par par yanıyordu. - Reşat Nuri Güntekin

• Boy ve hacmine göre ayırmak

[isim]

• Kaybolmak işi