BOĞAZKALE Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

BOĞAZKALE harflerini içeren 4 harfli 29 kelime bulunuyor. 4 harfli BOĞAZKALE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BOĞA14, BAĞA13, BOZA10, OBEZ10, BAZA9, AZOL8, KOZA8, ZOKA8, AZEL7, ALAZ7, BLOK7, BALO7, KEZA7, KAZA7, LAZA7, ZEKA7, ABLA6, BALE6, BALA6, BELA6, BEKA6, KABA6, KABE6, EKOL5, KOLA5, KALA4, KALE4, LAKA4, LAKE4

KALA

[zarf]

  • Kaldığında

    Frankfurt'a gece yarısından sonra ikiye yirmi kala vardık. - Ahmet Haşim

KALE (Kelime Kökeni: Arapça ḳalʿa)

[isim]

[tarih]

  • Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen

    Onu kalenin yanındaki küçük mezarlığa, bir zeytin ağacının yanına gömdüler. - Halikarnas Balıkçısı

  • Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş

[mecaz]

  • Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer

[spor]

  • Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kale gibi
  • kaleyi içinden fethetmek

Birleşik Kelimeler: kale bedeni, kalebent, kale çizgisi, kale vuruşu, uçankale

[isim]

  • Denizli iline bağlı ilçelerden biri
  • Malatya iline bağlı ilçelerden biri

LAKA (Kelime Kökeni: İtalyanca lacca)

[isim]

  • Lak

[isim]

  • Yol üzerinde oluşan çukur

LAKE (Kelime Kökeni: Fransızca laqué)

[sıfat]

  • Lak ile cilalanmış

    Yaldızlı beyaz lake karyolasının yanındaki koltukta dadısı uyukluyordu. - Cahit Uçuk

EKOL (Kelime Kökeni: Fransızca école)

[isim]

  • Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım, okul

    Bizim ekolü biraz tetkik etmiş olsaydınız daha rahat anlaşırdık. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ekol kurmak

KOLA (Kelime Kökeni: İtalyanca colla)

[isim]

  • Gömlek, örtü vb. şeyleri kolalamakta kullanılan özel nişasta
  • Kâğıt veya bez yapıştırmakta kullanılan kaynatılmış nişasta bulamacı
  • Kolalama

    Zaten bu devirde kola, ütü bir evin baş işlerindendir. - Refik Halit Karay

[isim]

[bitki bilimi]

  • Kolagillerden, Afrika'nın sıcak bölgelerinde yetişen ve kola cevizi adıyla anılan, çekirdekleri kahveden daha uyarıcı olan bazı içeceklerde ve hekimlikte kullanılan bir bitki (Cola acuminata)
  • Bu bitkinin yaprağından çıkarılan kokulu bir maddeyle kokulandırılan ve içine şeker, karbonat katılarak yapılan içecek

Birleşik Kelimeler: kola cevizi

ABLA

[isim]

  • Bir kimsenin kendisinden büyük olan kız kardeşi
  • Büyük kız kardeş gibi saygı ve sevgi gösterilen kız veya kadın

    Hatırda kalan şey değişmez zamanla / Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye Abla - Ahmet Muhip Dranas

[argo]

  • Genelev veya randevuevi işletmecisi kadın, çaça, mama (II)

    Bir akşam gel benimle, gidelim bir sarhoşluk edelim, ablaları şöyle bir dolaşalım. - Memduh Şevket Esendal

[teklifsiz konuşmada]

  • Erkeklerin kız veya kadınlara seslenirken söyledikleri söz

Birleşik Kelimeler: gelin abla

BALE (Kelime Kökeni: Fransızca ballet)

[isim]

  • Belli hafif figürlere, adım atışlara, çoğunlukla sahne düzenine ve müziğe dayalı gösteri türü

    Nizamlı bir hareketler sisteminin ne olduğunu anlamak için bir baleyi seyretmelisiniz. - Mehmet Kaplan

BALÂ

[isim]

  • Ankara iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

[halk ağzında]

  • Yavru, çocuk

BELA (Kelime Kökeni: Arapça belā)

[isim]

  • İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum

    Kumar, toplum için büyük bir beladır.

  • Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse

    Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum. - Yahya Kemal Beyatlı

  • Hak edilen ceza

    Allah belasını verdi.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bela (veya belasını) aramak
  • bela çıkarmak
  • bela getirmek
  • bela kesilmek
  • belalar mübareği
  • bela okumak
  • bela olmak
  • belası
  • belasını bulmak
  • belaya çatmak (veya girmek veya uğramak)
  • belayı satın almak

Birleşik Kelimeler: defibela, güç bela, püsküllü bela, tatlı bela, yedi bela, zor bela, ar belası, baş belası, gönül belası, namus belası, hatır belasına

BEKA (Kelime Kökeni: Arapça beḳā)

[isim]

[eskimiş]

  • Kalıcılık, ölmezlik

    Fakat böyle bir zevk ve huzurun devam ve bekası olamaz. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • beka bulmak

KABA

[sıfat]

  • Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı

    Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı. - Ömer Seyfettin

  • Taneleri iri

    Kaba çakıl.

  • Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse)

    Kaba, hantal, şivesiz bir sürü adamlar kafesinin önüne toplanırlar. - Refik Halit Karay

  • Hafif olduğu hâlde kalın veya hacimli

    Kaba bir yün döşekle temiz bir şilte, yastık yorgan buldum. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[isim]

  • Kuyruk sokumunun her iki yanındaki şişkin yer

[mecaz]

  • Terbiyeye, inceliğe aykırı, çirkin, kötü

    Çocuklardan biri ağzından çok fena, çok kaba bir şey kaçırdı. - Osman Cemal Kaygılı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabasını almak

Birleşik Kelimeler: kababurun, kaba but, kabadayı, kaba düzen, kaba et, kaba kâğıt, kabakulak, kaba kurgu, kaba kuşluk, kaba kuvvet, kaba saba, kaba sakal, kaba sıva, kaba sofu, kaba su, kabaşiş, kabataslak, kaba tekne, kaba yapı, kaba yel

KÂBE

[isim]

[din bilgisi]

  • Mekke'de bulunan, Müslümanlarca kıble olarak kabul edilen ve hac ibadeti yapılırken tavaf edilen kutsal yer

[mecaz]

  • Bir kimsenin taptığı, kutsal saydığı yer

AZEL

[isim]

[ekonomi]

  • Sunumun birkaç satıcı tarafından yapıldığı ve bu az sayıdaki satıcının birbirlerinin üretim kararlarından etkilendiği piyasa türü, oligopol

ALAZ

[isim]

[halk ağzında]

  • Alev, yalaz

Birleşik Kelimeler: alaz alaz