BOZKIRLAŞMAK Harflerini İçeren 8 Harfli Kelimeler

BOZKIRLAŞMAK harflerini içeren 8 harfli 37 kelime bulunuyor. 8 harfli BOZKIRLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ZORLAŞMA16, BOŞALMAK15, BOKLAŞMA15, BOŞLAMAK15, BOZLAMAK15, BOZARMAK15, BARIŞMAK15, BAKIŞMAK15, KABZIMAL15, ZORBALIK15, ZIBARMAK15, BAŞKALIK14, AKŞAMLIK13, KOKLAŞMA13, KIRLAŞMA13, KIZARMAK13, KIŞLAMAK13, KORLAŞMA13, KALKIŞMA13, KARIŞMAK13, KARKAMIŞ13, KAZILMAK13, KARMAŞIK13, MARAZLIK13, ŞIRLAMAK13, ŞORLAMAK13, ZIRLAMAK13, ZORLAMAK13, BOKLAMAK12, BOLARMAK12, BIRAKMAK12, BALKIMAK12, BAKILMAK12, KARAMBOL12, KIRKLAMA10, KARILMAK10, KARMALIK10

KIRKLAMA

[isim]

  • Kırklamak işi

KARILMAK

[nesnesiz]

  • Karma işi yapılmak, karışmak

[halk ağzında]

  • Hayvan çiftleşmek

KARMALIK

[isim]

  • Karma olma durumu

    Meclisin bütün karmalığı bu yuvarlak sofranın etrafında idi. - Falih Rıfkı Atay

BOKLAMAK

[-i]

[kaba konuşmada]

  • Bir yeri veya bir işi kötü bir duruma getirmek

BOLARMAK

[nesnesiz]

[halk ağzında]

  • Bol duruma gelmek

BIRAKMAK

[-i]

  • Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak

[nesnesiz]

  • Koymak

    Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. - Tarık Buğra

  • Bir işi başka bir zamana ertelemek

    Gezmeyi haftaya bıraktık.

  • Unutmak

    Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım?

  • Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek
  • Saklamak, artırmak

    Paranın bir kısmını bırakırsan rahat edersin.

  • Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek

    Cemal Paşa'da anlamadığı işi ehline bırakmak meziyeti vardı. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]

  • Engel olmamak

    Bırak, burasını benim defterimden okuyayım. - Ömer Seyfettin

  • Sarkıtmak

    Saçlarını omzuna bırakmış.

[nesnesiz]

  • Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak

    Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu. - Cahit Uçuk

  • Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek

    Gerçekten sigarayı bıraktı, bıraktı ama huzuru da sükûnu da kalmadı. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]

  • Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak

    Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]

  • Bıyık veya sakal uzatmak

[nesnesiz]

  • Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak

    Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı? - Refik Halit Karay

  • Boşamak

    Bıraktıkları zevcelerini yine canları isterse tekrar alabilirler. - Ömer Seyfettin

  • Kötü bir durumda terk etmek
  • Ayrılmak, terk etmek

    Mahalle arasındaki küçük dükkânını bırakarak karısını, şehrin başka bir tarafında bir eve yerleştirdi. - Peyami Safa

  • Sınıf geçirmemek, döndürmek

    Öğretmen üç tembel çocuğu bıraktı.

[-e]

  • Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek

    Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım. - Memduh Şevket Esendal

[-e]

[-i]

  • Bakılmak, korunmak için vermek

    Eşyamı size bırakacağım.

[nesnesiz]

  • Yanına almamak, yanında götürmemek

    Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim. - Atatürk

[-e]

[-i]

  • Sahiplik hakkını başkasına vermek

    Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış.

[nesnesiz]

  • Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak

[nesnesiz]

  • Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek

    İz bırakmak. Leke bırakmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bırak Allah'ını seversen
  • bırak ki
  • bıraktığı (veya bağladığı) yerde (veya çayırda) otlamak

BALKIMAK

[nesnesiz]

[halk ağzında]

  • Parlamak, parıldamak
  • Şimşek çakmak
  • Su halkalanmak, dalgalanmak
  • Organ, kesik kesik ağrımak, sancımak

BAKILMAK

[-e]

[nesnesiz]

  • Bakma işine konu olmak veya bakma işi yapılmak

    Uzaktan bakıldığında, asabi ve çirkin bir cadıyı andırıyordu. - Ayşe Kulin

KARAMBOL (Kelime Kökeni: Fransızca carambole)

[isim]

  • Bilardo oyununda isteka ile vurulan bilyenin öbürlerine dokunması

[mecaz]

  • Çarpışma, birbirine çarpma

[mecaz]

  • Karışıklık, karmaşa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karambole getirmek

AKŞAMLIK

[sıfat]

  • Akşama özgü olan

Birleşik Kelimeler: akşamlık sabahlık

KOKLAŞMA

[isim]

  • Koklaşma işi

KIRLAŞMA

[isim]

  • Kırlaşmak işi

KIZARMAK

[nesnesiz]

  • Kırmızı veya ona yakın bir renk almak

    Nihat, yüzü kızarmış, alçak sesle söylendi. - Peyami Safa

  • Bazı sebze ve meyveler olgunlaşmaya başlamak, olgunlaşmak

    Meyveler kızarmadan dalı üstünde soldu / Irmak yatağı kumsal, kırlar dikenlik oldu - Faruk Nafiz Çamlıbel

  • Utanç, öfke vb. duyguların etkisiyle, kanın yüze hücumu sonucu yüz kırmızı bir renk almak
  • Yiyecekler tavada kızgın yağ içinde veya ateşte kırmızılaşarak pişmek

    Sofrada tarhana çorbası, kızarmış tavuk, bulgur pilavı vardı. - Yaşar Kemal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kızarıp bozarmak

KIŞLAMAK

[nesnesiz]

  • Kış olmak

    Bu yıl erken kışladı.

  • Kışı bir yerde geçirmek

    Armudu taşlayalım / Dibinde kışlayalım - Halk türküsü

[-i]

[halk ağzında]

  • Kuş ve kümes hayvanlarını ürkütmek

KORLAŞMA

[isim]

  • Korlaşmak durumu veya biçimi