BOZDURTMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

BOZDURTMAK harflerini içeren 6 harfli 24 kelime bulunuyor. 6 harfli BOZDURTMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BODRUM13, BOZMAK13, MAKBUZ13, MAZBUT13, TOMBAZ13, BOZRAK12, MUKOZA12, TOZUMA12, BARKOD11, DOKUMA11, OTUZAR11, BURKMA10, BURMAK10, DURMAK10, KAMBUR10, TOMBAK10, TAMBUR10, KOMUTA9, KORUMA9, OTURMA9, OKUTMA9, TOMRUK9, OTURAK8, OKTRUA8

OTURAK

[isim]

  • Oturulacak yer veya şey
  • Alçak iskemle

    Üstüne konulan tandır oturağı çok kalın ve çok sağlam tahtadan fırınlanarak yapılmıştı. - Ayla Kutlu

  • Bir şeyin yere gelen tarafı, taban
  • Ördek
  • İçkili, çalgılı ve kadınlı eğlenti
  • Boru mengenesinin tezgâha oturduğu ve vidalandığı bölüm

[sıfat]

  • Bacaklarında veya başka bir yerinde, gezmesine engel olacak bir özrü olduğundan hep evde oturan (kimse), kötürüm

[denizcilik]

  • Kürekli teknelerde kürekçilerin oturduğu enli tahta

Birleşik Kelimeler: oturak âlemi, oturak kündesi

OKTRUA (Kelime Kökeni: Fransızca octroi)

[isim]

[eskimiş]

  • Şehre giren şeylerden alınan vergi

KOMUTA

[isim]

[askerlik]

  • Askerî birliği ve onunla ilgili işleri yönetme görevi, kumanda

Ata Sözleri ve Deyimler

  • komuta etmek

Birleşik Kelimeler: emir komuta zinciri

KORUMA

[isim]

  • Korumak işi

    Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi. - Yaşar Kemal

  • Can güvenliğinin tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi saldırılardan korumak üzere görevlendirilmiş kişi, koruma görevlisi

[ekonomi]

  • Bankacılık alanında, bir malda veya bir menkulde gelecekte ortaya çıkacak fiyat değişikliklerine karşı korunmak amacıyla vadeli bir sözleşme yapılması

Ata Sözleri ve Deyimler

  • korumaya almak

Birleşik Kelimeler: koruma aracı, koruma görevlisi, koruma polisi, koruma ünsüzü, orman koruma memuru, sahil koruma, yakın koruma, alan koruması

OTURMA

[isim]

  • Oturmak işi

    Bu saat, kendimi bildim bileli sofraya oturma saatimizdir. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Kısa süre için konukluğa gitme

    Yemeğini yedikten sonra gece Vehbi dedeye oturmaya gitti. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: oturma belgesi, oturma duvarı, oturma grevi, oturma grubu, oturma izni, oturma mobilyası, oturma odası

OKUTMA

[isim]

  • Okutmak işi

    Ertesi gün onu okutmaya başlayacağını, adam edeceğini müjdeledi. - Halide Edip Adıvar

TOMRUK

[isim]

  • Ağacın kesilerek silindir biçimine getirilmiş gövdesi
  • İşlenmek veya biçilmek için hazırlanmış taş kütlesi

    Mermer tomruğu.

  • Ayak ve ellere geçirilip bağlanan iki parça kütükten meydana gelen işkence aleti

[eskimiş]

  • Tutukevi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tomruğa atmak
  • tomruğa vermek

Birleşik Kelimeler: salma tomruk, baca tomruğu

BURKMA

[isim]

  • Burkmak işi

BURMAK

[-i]

  • Bir şeyi iki ucundan tutup ekseni etrafında ters yönlere çevirerek bükmek

    Bazı sıkı zamanlarda öyle olur ki sırtımdan çıkan gömleği elimde burup sıktığım zaman, tekneden çıkmış çamaşır gibi zırıl zırıl su akar. - Reşat Nuri Güntekin

  • İğdiş etmek
  • Ağza kekre tat vermek

    Bu ayva ağzımı burdu.

  • Mide, bağırsak sancımak
  • Acıtmak

DURMAK

[nesnesiz]

  • Hareketsiz durumda olmak

    Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • İşlemez olmak, çalışmamak

    Bileğimdeki saat durmuş. - Aka Gündüz

  • Bir yerde bir süre oyalanmak, eğlenmek, eğleşmek, tevakkuf etmek

    Yolda nerede çeşme gördümse durdum, elimi yüzümü yıkadım, su içtim. - Necati Cumalı

  • Dinmek, kesilmek

    Yağmur durdu.

  • Varlığını sürdürmek

    Türklerin yüzlerce yıl önceki kitabeleri hâlâ duruyor.

  • Var olmak

    Bu kadar dersim dururken sinemaya nasıl gideyim?

  • Beklemek, dikilmek

    Oturacak değil, ayakta duracak yer yok. - Reşat Nuri Güntekin

  • Yaşamak

    Anneannen duruyor mu?

  • Birisinin malı olarak bulunmak veya o malla ilişkisi olmak

    Yazlık eviniz hâlâ duruyor mu?

  • Kalmak

    Artık çok durmamış, yanındaki hanımla birlikte balodan çıkmış. - Mahmut Yesari

  • Bir yerde olmak veya bulunmak

    Aspirin getirmeyeceğini adı gibi biliyordu çünkü çekmecesinde dokunulmamış bir kutu duruyordu. - Tarık Buğra

  • Belli bir durumda, bir görevde bulunmak

    Her gelişimde ben de maçları seyreder, kaleci dururdum. - Haldun Taner

  • Ara vermek

    Sabahtan beri hiç durmadım.

  • Bir konuyla çok ilgilenmek, üstüne düşmek

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Çalışadurmak, bakadurmak, getiredurmak, yiyedurmak gibi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dur! (veya durun!)
  • durdu durdu, turnayı gözünden vurdu
  • durduğu yerde (veya durduk yerde)
  • dur durak (veya dur dinlen veya dur otur) yok

Birleşik Kelimeler: duran top, durmuş oturmuş, dursuz duraksız, durup dinlenmeden, durup durup, durup dururken, süreduran

KAMBUR

[isim]

  • Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek, kambur zambur
  • Bazı hayvanların sırtındaki çıkıntı

    Bu genç bir deve idi. Semeri yoktu. Çok tüylü kamburu meydandaydı. - Ömer Seyfettin

  • Yapı veya eşyada dışarıya doğru eğrilme
  • Ütü yastığı

[sıfat]

  • Vücudunda bu tümsek bulunan (kimse)

    Omuzları çökmüş, kambur bir dilenciye benzetiyorum kendimi. - Ahmet Ümit

[mecaz]

  • Sıkıntı, dert

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kambura yatmak
  • kamburu çıkmak
  • kamburunu çıkarmak
  • kambur üstüne kambur (veya kambur kambur üstüne)

Birleşik Kelimeler: kambur felek, kambur zambur

TOMBAK (Kelime Kökeni: Fransızca tombac)

[isim]

  • Kuyumculukta kullanılan, % 80 bakır, % 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım

[sıfat]

  • Bu alaşımdan yapılmış

    Tombak leğen.

TAMBUR (Kelime Kökeni: Arapça ṭanbūr)

[isim]

[müzik]

  • Klasik Türk müziğinin başlıca çalgılarından biri olan, yay veya mızrapla çalınan, uzun saplı, telli çalgı

    Eczacı İhsan Bey'in tamburundan ağır tınlamalı birtakım sesler geliyordu. - Attila İlhan

Birleşik Kelimeler: tambur majör, manyetik tambur, yaylı tambur

[isim]

  • Silindir biçiminde kap

Birleşik Kelimeler: halat tamburu

BARKOD (Kelime Kökeni: İngilizce barcode)

[isim]

  • Çizgi im

DOKUMA

[isim]

  • Dokumak işi, tekstil

    Halı dokuma sanatı. Dokuma sanayisi.

  • Minder örtüsü, yatak kılıfı vb. için kullanılan ve boyalı pamuk ipliğinden dokunan bez

[sıfat]

  • Kumaş olabilen, kumaş yapılabilen

[sıfat]

  • Tezgâhta dokunarak elde edilen (kumaş)

[mecaz]

  • Yapı, oluşum

    Bunun için bu ad yıllara dayanacak, boyası has, dokuması sağlam bir ad olmalı, dedim. - Memduh Şevket Esendal

Birleşik Kelimeler: dokumahane, dokuma tezgâhı, petek dokuma, tel dokuma