[sıfat]

• Âlime yakışan

  Kitaplarının çoğu edebiyat tarihine girmiş olan âlimane eserlerdir. - Haldun Taner

[zarf]

• Âlime yakışır bir biçimde

[isim]

[ruh bilimi]

• Sapaklık

[zarf]

• Sakat, hasta bir biçimde

• Hastalık, sakatlık sebebiyle

[sıfat]

• Kibarca olmayan, bayağı

  Hem, bu çeşit amiyane işler diplomatın nesine? - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

• Sıradan

  Kupkuru bir ad hem de Satılmış gibi pek amiyane bir ad. - Halit Fahri Ozansoy

Ata Sözleri ve Deyimler

• amiyane tabirle (veya tabiriyle)

[zarf]

[müzik]

• Sevimli ve cana yakın bir biçimde (çalınmak)

[sıfat]

• İçine limon sıkılmış veya limon doğranmış

  Limonlu çay.

[sıfat]

• Saygısız, çekinmesi olmayan

  O ilk gönderdiği laubali ve kaba haberi yumuşatmış. - Samiha Ayverdi

• Senli benli, teklifsiz

  Gelenlerden biri gülerek laubali bir tavırla ona yaklaştı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

• Davranışları ölçülü, olgun olmayan, ciddiyetsiz

[zarf]

• Aşırı samimi bir biçimde, teklifsizce

Ata Sözleri ve Deyimler

• laubali olmak

[isim]

• Bolalmak işi veya durumu

[isim]

• Bunalmak işi

  Çetin, gecelerce bekleyip umutlarını yitirdikten sonra yalnızlıktan bunalmaya başlar. - İnci Aral

[isim]

• Bulanmak işi

[isim]

• Kastamonu iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

[bitki bilimi]

• Manolyagillerden, yaprakları almaşık, iri ve parlak yeşil renkte bir süs ağacı (Magnolia grandiflora)

• Bu ağacın çok iri, beyaz ve limon kokusunda güzel çiçeği

[isim]

• Oylanmak işi

[isim]

• Yollamak işi

[isim]

[bitki bilimi]

• Salkım durumunda mavi çiçekleri bulunan bir veya çok yıllık Kuzey Amerika bitkisi (Lobelia)