BONCUKLAŞMAK Harflerini İçeren 8 Harfli Kelimeler

BONCUKLAŞMAK harflerini içeren 8 harfli 24 kelime bulunuyor. 8 harfli BONCUKLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ŞABLONCU18, BOŞALMAK15, BOŞANMAK15, BOKLAŞMA15, BOŞLAMAK15, BULAŞMAK15, BALONCUK15, KUBAŞMAK15, CUMBALAK15, BULANCAK14, BULAŞKAN14, KONUŞMAK14, KOŞULMAK14, KOCALMAK13, KOKLAŞMA13, KUŞANMAK13, NAKŞOLMA13, OKŞANMAK13, BOKLAMAK12, BOKLANMA12, BUNALMAK12, BULANMAK12, KONULMAK11, OKLANMAK10

OKLANMAK

[nesnesiz]

  • Okla vurulmak

KONULMAK

[nesnesiz]

  • Koyma veya konma işi yapılmak

    Yemeğe tuz konuldu.

BOKLAMAK

[-i]

[kaba konuşmada]

  • Bir yeri veya bir işi kötü bir duruma getirmek

BOKLANMA

[isim]

  • Boklanmak durumu

BUNALMAK

[nesnesiz]

  • Soluk alması güçleşmek

    Hoca bu son sözleri söylerken havasızlıktan bunalıyor gibi başını tavana kaldırıyor. - Reşat Nuri Güntekin

[mecaz]

  • Çok sıkılmak, çok tedirgin olmak

    Geçenlerde yeni çıkan uzunca bir şiirini okuyuncaya kadar bunaldım. - Necati Cumalı

BULANMAK

[-e]

  • Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak

    Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor. - Attila İlhan

[nesnesiz]

  • Duruluğunu yitirmek

    Havuz bulandı.

[nesnesiz]

  • Parlaklığını ve açıklığını yitirmek

    Hava bulandı.

[nesnesiz]

  • Mide bulantısı olmak

[nesnesiz]

[mecaz]

  • Karışmak

KOCALMAK

[nesnesiz]

  • Yaşlanmak, kocamak

KOKLAŞMA

[isim]

  • Koklaşma işi

KUŞANMAK

[-i]

  • Beline kuşak, kılıç, kemer vb. şeyler bağlamak
  • Giyinmek

    Takkesini geçirmiş, entarisini kuşanmış, elma soyuyordu. - Aka Gündüz

NAKŞOLMA

[isim]

  • Nakşolmak işi

    Hafızalara nakşolması lazım gelen mucizeler bile unutuluyor. - Abdülhak Şinasi Hisar

OKŞANMAK

[nesnesiz]

  • Okşama işine konu olmak

    Zavallı çocuk bu okşanıp öpülmelerden pancar gibi kızarmış bir hâlde kurtuldu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

BULANCAK

[isim]

  • Genellikle bulanık akan su

[isim]

  • Giresun iline bağlı ilçelerden biri

BULAŞKAN

[sıfat]

  • Bulaştığı yerden kolay temizlenemeyen, yapışkan

[mecaz]

  • Sataşma, kavga etme alışkanlığı olan

KONUŞMAK

[nesnesiz]

  • Bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak

    Çocuk daha konuşamıyor.

[-i]

[-den]

  • Belli bir konudan söz etmek

    Mehmet yedi yaşındayken anasıyla konuştuklarından fazla bir şey konuşmazdı. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]

[-le]

  • Bir konuda karşılıklı söz etmek, sohbet etmek

    İşten sonra Nuruosmaniye'deki İkbal Kahvesinde arkadaşlarla şiir ve edebiyat konuşuyoruz. - Falih Rıfkı Atay

  • Söylev vermek, konuşma yapmak
  • Konuşma dili olarak kullanmak

    Türkçeyi çok iyi konuşuyor.

  • Düşüncesini herhangi bir araç kullanarak anlatmak

    Dilsizler el işaretleriyle konuşur.

[-le]

  • İlişki kurmak veya ilişkiyi sürdürmek

    Üst kattakilerle konuşuyoruz.

  • Flört etmek
  • Dargın bulunmamak
  • Oyuncak, hayvan vb. konuşmaya benzeyen birtakım sesler çıkarmak
  • Gizli bir şeyi açığa vurmak, ele vermek

[mecaz]

  • Becermek, uzman gibi yapabilmek

    Fokstrotta uzun boylu konuşamam. - Mahmut Yesari

[mecaz]

  • Geçerli olmak, etkin olmak

    Yasaların yerine yumruklar konuştu.

[teklifsiz konuşmada]

  • Şık ve zarif görünmek

    Gömleğin konuşuyor.

Birleşik Kelimeler: karnından konuşan

KOŞULMAK

[nesnesiz]

  • Koşmak (II) işi yapılmak

    Manda ve öküz koşulmuş yük arabalarının seyrekleşmesini beklemek lazımdı. - Refik Halit Karay

[-e]

  • Bir yere sürülmek, gönderilmek
  • Herhangi biri koşmak (I)

    Bu işin arkasından çok koşuldu.