BOHÇALAMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
BOHÇALAMAK harflerini içeren 5 harfli 41 kelime bulunuyor. 5 harfli BOHÇALAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
BOHÇA15,
AKALA
- Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir tür pamuk
ALAKA (Kelime Kökeni: Arapça ʿalāḳa)
-
İlgi
Sporla alakası var, dedimse öyle sıkı fıkı bir alaka değil. - Nazım Hikmet
- Gönül bağı
Ata Sözleri ve Deyimler
- alaka (veya alakasını) çekmek (veya toplamak veya uyandırmak)
- alaka duymak
- alakayı (veya alakasını) kesmek
Birleşik Kelimeler: kelalaka
ALMAK
-
Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı
- Satın almak
-
Ele geçirmek, fethetmek
Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin
-
Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak
Çocuğu okuldan aldı.
- Birlikte götürmek
-
İçine sığmak
Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.
- Kabul etmek
-
Kendine ulaştırılmak, iletilmek
Mektup almak. Haber almak.
-
İçeri sızmak, içine çekmek
Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.
-
Erkek, kadınla evlenmek
O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal
-
Sürükleyip götürmek
Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.
- Kazanmak, elde etmek
-
Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak
Soğuk almak. Ceza almak.
-
Bürümek, sarmak, kaplamak
Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.
-
Kısaltmak, eksiltmek
Ceketin boyundan almak.
-
Yolmak, koparmak
Kaş almak.
-
Temizlemek
Karyolanın altını süpürge ile al.
-
İçeri girmesini sağlamak
Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı
-
Tat veya koku duymak
Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.
-
Örtmek, koymak
Paltosunu sırtına aldı.
-
Yol gitmek, mesafe katetmek
O yolu bir saatte alırsınız.
-
Çalmak
Cebimden saatimi almışlar.
-
Soldurmak
Güneş perdelerin rengini aldı.
-
Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak
Dalağını aldılar.
-
Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek
Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner
-
Göreve, işe başlatmak
Yeni bir kapıcı aldı.
- Görevden, işten çekmek
-
Başlamak
Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü
-
İçecek veya sigara içmek
Tadına bakmak için bir yudum aldım.
-
Yutmak, kullanmak
İlaç almak.
-
Kazanç sağlamak
Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.
-
Gidermek, yok etmek
İçine biraz su koy, tuzunu alır.
- Yer değiştirmek
Ata Sözleri ve Deyimler
- al (veya alın) ...
- alaşağı etmek
- al aşağı vur yukarı
- al benden de o kadar
- al birini, vur ötekine (veya birine)
- aldı
- aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
- aldı sazı eline
- al gülüm ver gülüm
- alıp başını gitmek
- alıp götürmek
- alıp satmaz görünmek
- alıp sattığı olmamak
- alıp vereceği olmamak
- alıp verememek
- alıp vermek
- alıp yürümek
- al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
- almadan vermek Allah'a mahsus
- almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
- al malın iyisini, çekme kaygısını
- alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
- al sana bir ... daha
- al takke ver külah
Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz
KOALA
- Avustralya'da yaşayan, okaliptus yapraklarıyla beslenen, yaklaşık 80 santimetre boyunda, otçul, kuyruksuz, keseli, tüyleri soluk boz veya sarımsı renkte olan bir tür memeli (Phascolarctos cinereus)
KALMA
-
Kalmak işi
Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar
-
Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan
Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin
Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma
MALAK
- Manda yavrusu
ABLAK
-
Yayvan ve dolgun (yüz)
Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri. - Orhan Kemal
BAKLA (Kelime Kökeni: Arapça bāḳilā)
-
Baklagillerden, yurdumuzun her yerinde yetiştirilen, yeşil kabuklu ve taneli bir bitki (Vicia faba)
Evlerinin uğru bakla / Al beni koynunda sakla - Halk türküsü
- Bu bitkinin yeşil ürünü veya kuru tanesi
- Bir zinciri oluşturan halka veya parçalardan her biri
Ata Sözleri ve Deyimler
- bakla dökmek (veya atmak)
- bakla kadar
- baklayı ağzından çıkarmak
Birleşik Kelimeler: baklaçiçeği, bakla çiçeği, bakla falı, bakla içi, bakla kırı, acı bakla, akbakla, delice bakla, iç bakla, gâvur baklası, Hint baklası, koyun baklası, kurt baklası, Mısır baklası, sakız baklası, yaban baklası, Yahudi baklası
LOKMA (Kelime Kökeni: Arapça luḳme)
-
Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum
Öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koyamadı. - Ömer Seyfettin
- Lokma tatlısı
- Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet
-
Yemek
Bu akşam lokmayı beraber yeriz, tanışmış olursunuz. - Tarık Buğra
-
Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para
Bu lokma sizin için çok büyüktür, boğazınızdan geçmez; yutamayacaksınız ve boğulacaksınız. - Peyami Safa
Ata Sözleri ve Deyimler
- lokma (veya lokması) ağzında büyümek
- lokma çiğnenmeden yutulmaz
- lokma dökmek
- lokma etmek
- lokma karın doyurmaz, şefkat artırır
- lokmasını dökmek
- lokmasını saymak
Birleşik Kelimeler: lokma anahtar, lokma başlığı, lokma göz, lokma tatlısı, bir lokma, haram lokma, et lokması, kibar lokması, saray lokması
OLMAK
-
Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak
En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. - Sait Faik Abasıyanık
- Gerçekleşmek veya yapılmak
-
Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak
Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir. - Tarık Buğra
-
Bir şeyi elde etmek, edinmek
Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım. - Sait Faik Abasıyanık
- Bir durumdan başka bir duruma geçmek
- Herhangi bir durumda bulunmak
-
Uygun düşmek, yerinde görülmek
Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur.
-
Yetişmek, olgunlaşmak
Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı.
-
Hazırlanmak, hazır duruma gelmek
Çay oldu.
-
Bulunmak
Kız da hemen olduğu yere oturdu. - Memduh Şevket Esendal
-
Geçmek, tamamlanmak
İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak.
-
Sürdürmek, yürütmek
İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum.
-
Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak
Partili olmak.
-
Yaklaşmak, gelip çatmak
Sabah oldu.
-
Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek
Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun! - Sermet Muhtar Alus
-
Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz
Annesi oluyor. Yeğeni olur.
-
Sarhoş olmak
Sen adamakıllı olmuşsun.
-
Uymak, tam gelmek
Bu şapka başıma oluyor.
-
Yitirmek, elinden kaçırmak
Tembelliği yüzünden işinden oldu.
-
Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak
Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir?
-
Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek
Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı.
-
Yol açmak
Bu davranışın ona çok zararı oldu.
-
Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak
Su, buz oldu.
-
Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur
Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak.
-
Hastalığa yakalanmak, tutulmak
Tifo olmak. Verem olmak.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... olsun ... olsun
- ola ki
- olan (veya olup) biten
- olan oldu
- oldu bilmek (veya saymak)
- olduğu kadar
- oldu olacak
- oldu olacak, kırıldı nacak
- oldu olanlar
- olmayacak duaya âmin demek
- olup olacağı
- olur a!
Birleşik Kelimeler: oldubitti, oldum bittim, oldum olası, olur olmaz, üretici olmayan alan, olsa olsa
ALÇAK
-
Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı
Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna. - Elif Şafak
- Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer)
-
Kısa (boy)
Alçak boylu bir adam.
- Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain
Ata Sözleri ve Deyimler
- alçaktan uçmak
- alçak uçan yüce konar, yüce konan alçak uçar
- alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır
- alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır
- alçak yer yiğidi hor gösterir
Birleşik Kelimeler: alçak basınç, alçak gerilim, alçak gönüllü, alçak kabartma, alçak ses, alçak yaylak, yalımı alçak
BAKMA
-
Bakmak işi
Kızlara bakmaya giderken içimde hep beni beğenmeyecekler kaygısını taşıyordum. - Ahmet Ümit
BAKAM (Kelime Kökeni: Arapça baḳḳam)
- Baklagillerden, odunundan kırmızı boya çıkarılan bir ağaç (Haematoxylon campechianum)
ÇAKAL (Kelime Kökeni: Farsça şaġāl)
-
Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor. - Etem İzzet Benice
- Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse
- Titiz, huysuz
- Görgüsüz
Birleşik Kelimeler: çakal armudu, çakalboğan, çakal eriği, çakal yağmuru
ÇALAK (Kelime Kökeni: Farsça çālāk)
- Eline ayağına çabuk, atik, çevik
-
Eline ayağına çabuk, atik, çevik bir biçimde
Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim. - Yahya Kemal Beyatlı