[isim]

• Ağır yük taşımaya yarayan, iki kalın ve küçük tekerleği olan el arabası

[isim]

[denizcilik]

• Geminin rüzgâr almayan yanı, rüzgâraltı, orsa veya rüzgârüstü karşıtı

Ata Sözleri ve Deyimler

• boca etmek

[isim]

• Ortodokslarca kutlanan İsa'nın doğum yortusu

Ata Sözleri ve Deyimler

• bocuk domuzuna dönmek

[isim]

• Bocalamak işi

[nesnesiz]

• Gemi rüzgâra karşı gidemeyerek sürüklenmek

[mecaz]

• Bir işte tutulması gereken yolu kestirememek, ne yapacağını bilememek, kararsız olmak

  Ben de karşısında ne yapacağımı bilmez, şuursuz bir esir gibi şaşkın şaşkın bocaladım durdum. - Etem İzzet Benice

[isim]

• Bocalatmak işi

[-i]

• Bocalamasına yol açmak

[isim]

• Bocalatma işi

[isim]

• Ağır yükleri çekmek için manivela ile döndürülen ve döndürüldükçe çekilecek şeyin bağlı bulunduğu urganı kendi üzerine saran çıkrık

[isim]

• Bocalama işi

[isim]

• Bocalatabilmek işi

[-i]

• Bocalatma ihtimali veya imkânı bulunmak

[isim]

• Bocalayabilmek işi

[nesnesiz]

• Bocalama ihtimali bulunmak