BİÇİMLENDİRMEK Harflerini İçeren 8 Harfli Kelimeler

BİÇİMLENDİRMEK harflerini içeren 8 harfli 50 kelime bulunuyor. 8 harfli BİÇİMLENDİRMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÇİMDİRME15, BİÇİLMEK14, ÇEMBERLİ14, ÇELDİRME14, BİNDİRİM13, BİNDİRME13, BİLDİRİM13, BİLDİRME13, BENLİKÇİ13, ÇİMLENME13, ÇİMLEMEK13, ÇEMKİRME13, DİRENÇLİ13, DERNEKÇİ13, BİLİNDİK12, ÇİMENLİK12, EBEDİLİK12, EMDİRMEK12, İÇİRİLME12, İÇLENMEK12, BİRLEMEK11, BİRLENME11, BİLİNMEK11, BİNİLMEK11, BİLENMEK11, BELİRMEK11, BERKİNME11, DİNLEMEK11, DİNELMEK11, DİKLENME11, DİLENMEK11, DİLİNMEK11, DİRENMEK11, DİRİLMEK11, DİRİMLİK11, DELİNMEK11, DENİLMEK11, DELİRMEK11, DERİLMEK11, EDİNİLME11, İÇERİKLİ11, İNDİRMEK11, MENDİREK11, REÇİNELİ11, DERİNLİK10, ERDENLİK10, EDİRNELİ10, İMRENMEK10, İKİLENME9, KİRLENME9

İKİLENME

[isim]

  • İkilenmek işi

KİRLENME

[isim]

  • Kirlenmek işi

    Çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. - Anayasa

DERİNLİK

[isim]

  • Bir şeyin dip tarafının yüzeye, ağza olan uzaklığı

[fizik]

  • Bir cismin en ve boy dışındaki üçüncü boyutu

    Su baskısı derinlikte santimetre başına yüz ton ağırlığında olunca, ona beş santimetre kalınlığında da olsa cam mı dayanır? - Halikarnas Balıkçısı

  • Bulunulan yere göre uzakta olan yer

    Çıplak ayaklarımla kuyunun derinliklerine doğru iniyorum, iniyorum. - Adalet Ağaoğlu

[mecaz]

  • Bir konunun veya durumun özü

    Ben şiir yazmayı, resim yapmayı, derinliklerde söyleşmeyi seven Sadri Alışık'ı da tanıdım. - Selim İleri

[mecaz]

  • En duyarlı nokta

    Ta yüreğinin derinliklerinden gelen ağlama sesi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]

  • Karanlık, bilinmeyen dönem

    Tarihin derinliklerine saklanmış olan gerçekler...

[askerlik]

  • Yanaşık veya dağınık düzende bulunan bir birliğin en ileride olan kısmının başından, en geride bulunan kısmının sonuna kadar olan uzaklık

    Beş altı yüz metre derinliği olan bir topçu müfrezesini yanlayıp geçmek epeyce zormuş. - Aka Gündüz

[ticaret]

[ekonomi]

  • Borsada az sayıda hisse senedinin el değiştirmesi

Birleşik Kelimeler: derinlik kayaçları, derinlikölçer, derinlik ölçümü, korozyon derinliği

ERDENLİK

[isim]

  • Kızlık

    Tolstoy'un caydığı, toplumsal hayatın erdenliği gitgide kırsal törenin dışında var etmek zorunda olduğudur. - Selim İleri

EDİRNELİ

[isim]

  • Edirne ilinden olan kimse

İMRENMEK

[-e]

  • Beğenilen, hoşlanılan bir şeyi edinme veya bir yiyeceği yeme isteğini duymak

    İki gün evvel bir muhallebici dükkânının vitrinindeki kazandibine imrendim. - Burhan Felek

  • Beğenilen bir kişi veya şeye benzemeyi istemek, gıpta etmek

    Çağımızın yazarları arasında da klasiklere imrenenler yok değildir. - Salâh Birsel

BİRLEMEK

[-i]

  • Bir etmek, tek duruma getirmek

[din bilgisi]

  • Tanrı'nın birliğini dile getirmek

BİRLENME

[isim]

  • Birlenmek işi

BİLİNMEK

[nesnesiz]

  • Bilme işine konu olmak, anlaşılmak, öğrenilmek

    Bir haftadır civarda dolaştığı biliniyor, yakalanamıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

BİNİLMEK

[-e]

  • Binme işi yapılmak

    Uzun, tenteli, tek atlı muhacir arabalarına binilir. - Refik Halit Karay

BİLENMEK

[nesnesiz]

  • Bileme işine konu olmak, keskin duruma getirilmek

[mecaz]

  • Bir işe yoğun bir biçimde hazırlanmak, konsantre olmak

    İkisi de doyasıya tatlı bir gece geçirmek için bilenmiş gibiydiler. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[mecaz]

  • Hırslanmak, aşırı derecede istemek

BELİRMEK

[nesnesiz]

  • Önce belli veya görünür olmayan bir şey ortaya çıkmak, tezahür etmek

    Yarı yola yaklaştığında, köprünün karşı ucunda, ona doğru gelen bir karaltı belirdi. - Ayşe Kulin

  • Bir düşünce veya durum kesin bir biçim almak, tebellür etmek

    Kafasında günden güne çeşitli düşünceler, çeşitli kaygılar beliriyordu. - Orhan Hançerlioğlu

  • İyice görünür ve anlaşılır bir durum almak, tebarüz etmek

    İki kaşının arasında, yaşından ziyade asabiyetini ele veren birkaç çizgi belirdi. - Elif Şafak

BERKİNME

[isim]

  • Berkinmek işi veya durumu

DİNLEMEK

[-i]

  • İşitmek için kulak vermek

    Konağın hesabını sen söylersin, ben de dinlerim. - Abdülhak Şinasi Hisar

  • Birinin sözünü, öğüdünü kabul edip gereğince davranmak

    Beni dinlersen bu işten vazgeç.

  • Kulakla veya dinleme aletiyle hastayı muayene etmek

    Doktor kalkar. Kulağını bu gösterilen yere dayar. Dinler. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

  • Uymak, baş eğmek, itaat etmek

    Şaşkınım, çenem, dudaklarım, dilim sanki artık beni dinlemiyorlar. - Ahmet Ümit

DİNELMEK

[nesnesiz]

[halk ağzında]

  • Ayakta durmak
  • Ayağa kalkmak, dik durmak

    Önce ayaklarıyla, kollarıyla bir diz çöküp bir dinelerek ölçü aldılar. - Lâtife Tekin

[-e]

[mecaz]

  • Karşı koymak, kafa tutmak