[isim]

• İrinlenmek işi, iltihaplanma, cerahatlenme

[isim]

• İliklenmek işi

[isim]

[eskimiş]

• Eczacılıkta kullanılmış olan kırmızı renkli kil

[nesnesiz]

• Tek duruma getirilmek

[nesnesiz]

• Çocuk konuşmaya başlamak

• Konuşma yeteneği olmayan varlık konuşmak, dile gelmek

  Elini uzatıp tam koparacağı sırada mor menekşe dillendi. -Koparma beni. - Tarık Dursun K.

• Onaylanmayan bazı davranışlar yüzünden hakkında dedikodu yapılmak, dile düşmek

[isim]

• Direnilmek işi

[nesnesiz]

• Güç kazanmak için çalışmaya ara vermek, yorgunluğunu gidermek, soluklanmak, istirahat etmek

  Pervin biraz dinlendikten sonra ayağa kalktı. - Peyami Safa

• Bazı yiyecek ve içecekleri, tadını arttırma, kolay pişmesini sağlama vb. sebeplerle bir süre bekletmek

[nesnesiz]

• Dinleme işine konu olmak

  Dinlenmediğini zannetmesine onun galiba canı sıkılmıştı. - Reşat Nuri Güntekin

• Önemsenmek, öğüdü yerine getirilmek

  Sözüm dinlendi.

[nesnesiz]

• Edinme işi yapılmak

  İnsan hayatında ömür boyu tesirleri olan duygular, hayaller ve alışkanlıklar küçük yaşlarda edinilir. - Mehmet Kaplan

[isim]

• İndirilmek işi

[isim]

• Uygarlık

  İnsanoğlunun, yaradılıştan medeniliğe eğilimi vardır. - Nurullah Ataç

[nesnesiz]

• Bitki köklerinde kılı andıran uzantılar çıkmak

[isim]

• Çekinilmek işi

[isim]

• Dilber olma durumu

[nesnesiz]

• İçmesi sağlanmak

[-e]

[-i]

• Bir kimseyi bir şeyin üzerine çıkartmak, oturtmak veya içine yerleştirmek, binmesini sağlamak

  Kadınlar çocuklarını bayram yerinde bir salıncağa, bir atlıkarıncaya bindirmişlerdi. - Osman Cemal Kaygılı

[-e]

• Taşıt, ön tarafından başka bir taşıta çarpmak veya bir yere vurmak

  Gemi rıhtıma bindirdi.

[-e]

[-i]

• Eklemek, katmak

  Vergi üstüne vergi bindirmek.