[sıfat]

• Budala, aptal, ahmak

[sıfat]

• Elemi, üzüntüsü, kederi olmayan

[isim]

• Sezilmek durumu

[isim]

• Bizlemek işi

[isim]

• Bileşme işi

  Mustafa Kemal Dil Kurumunu, Tarih Kurumunu ulusal bir bileşim yaratılsın, ulusal bir bilinç doğsun diye kurmuş. - Attila İlhan

[kimya]

• İki veya daha çok öge bir araya gelerek yeni bir öge oluşturma, terkip

  Suyun bileşiminde hidrojenle oksijen vardır.

[kimya]

• Bir maddenin hangi kimyasal türlerden oluştuğunu belirleyen verilerin tamamı

[kimya]

• Bileşme sonucu oluşan cisim

[isim]

• Bileşmek işi, terekküp

[sıfat]

• Bilgi sahibi olan, malumatlı, malumattar, malumat sahibi, haberli

  Ama iyiler, bilgililer, yetenekliler nerede idi? - Tarık Buğra

[zarf]

• Bilgiye dayalı bir biçimde

  Her konuda rahat, bilgili konuşurdu kalemi. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

• Öğrenim görmemiş, cahil

[isim]

• İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, enformatik

[isim]

• Bilişmek işi

[isim]

• Bezilmek işi

[sıfat]

• Belgesi olan (kimse)

• İki yıl üst üste sınıfta kaldığı için okula devam etme hakkını yitirerek belge alan (öğrenci)

[sıfat]

• Belgiye dayanan, belirli olan

[sıfat]

• İmge ile ilgili

[sıfat]

• Ezik duruma gelmiş

  Çevremizi ıslak bir ezilmiş ot kokusu sarmıştı. - Attila İlhan

[mecaz]

• Kendisine baskı yapılmış, hakları elinden alınmış