BİLEYEZMA Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler

BİLEYEZMA harflerini içeren 3 harfli 33 kelime bulunuyor. 3 harfli BİLEYEZMA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Bileyezma ile başlayan 3 harfli kelimeler. İçinde Bileyezma olan 3 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

BİZ8, BEZ8, BAZ8, YAZ8, BEY7, BAY7, ZEM7, ZAM7, EZA6, LAZ6, MEY6, YEM6, ZİL6, ABE5, ABİ5, BAL5, BEL5, EBE5, İYE5, LEY5, LEB5, YEL5, YAL5, İMA4, LİM4, LAM4, MİL4, MAL4, MAİ4, ALİ3, ELA3, İLE3, İLA3

ALİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿālī)

[sıfat]

  • Yüce, yüksek

    Bu bizim en büyük, en şanlı, en ali bir günümüz, en mukaddes millî bayramımız. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: Babıali, zatıalileri, zatıaliniz

[isim]

  • `Kurnazca ve haince düzen` anlamında Ali Cengiz oyunu, `çok zorba` anlamında Ali kıran baş kesen, `bir kimse birinden aldığını ötekine, ötekinden aldığını bir başkasına vererek işini yürütmek` anlamında Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirmek deyimlerinde geçen bir söz

ELA

[isim]

  • Gözde sarıya çalan kestane rengi

[sıfat]

  • Bu renkte olan

    Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi - Karacaoğlan

İLE

[bağlaç]

  • Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz

    Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz. - Ömer Seyfettin

  • Bazı soyut adlara getirildiğinde `... olarak, ... bir biçimde` anlamında durum zarfları oluşturan bir söz

    Merhametle ona bakıyordu.

  • Cümle içinde aynı görevde bulunan iki ögeyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz

    Annesi ile babası geldiler. Leylâ ile Mecnun. Gelmeleri ile gitmeleri bir oldu.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... ile beraber

İLA (Kelime Kökeni: Arapça ilā)

[edat]

[eskimiş]

  • Belirtilen sayıların da dâhil edildiği aralığı anlatan söz

    Bugün Ege'de rüzgâr üç ila beş kuvvetinde esecekmiş.

İMA (Kelime Kökeni: Arapça īmāʾ)

[isim]

  • Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas

    Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen. - Peyami Safa

  • Açıkça belirtilmeyen, dolaylı olarak anlatılan şey

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ima etmek

LİM (Kelime Kökeni: Fransızca lime)

[isim]

  • Küçük limon

LÂM (Kelime Kökeni: Arapça lām)

[isim]

  • Arap alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lâm elif çevirmek (veya çizmek)
  • lâmı cimi yok

[isim]

  • Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası
  • Dar, çok ince metal parça

MİL (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Selin sürükleyip getirdiği çok küçük taneli çamurlaşmış kum ve toprak karışımı

[isim]

  • Türlü işlerde kullanılmak için yapılan ince ve uzun metal çubuk
  • Göze sürme çekmeye yarayan, kemik veya fil dişinden yapılmış ince ve uzun araç

Birleşik Kelimeler: eksantrik mili, kenet mili, krank mili

[isim]

[matematik]

  • Karada 1609, denizde 1852 metre olarak kabul edilen bir uzaklık ölçü birimi

    Köprü ile Kadıköy arasındaki mesafenin kaç mil olduğunu bilmiyordum. - Ahmet Rasim

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mil yapmak

Birleşik Kelimeler: deniz mili, hava mili, kara mili

MAL (Kelime Kökeni: Arapça māl)

[isim]

  • Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü

    Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. - Ömer Seyfettin

  • Büyükbaş hayvan

    Boz atlar yağız değildi artık; mallar erimiş, zayıflamıştı. - Nezihe Araz

[ticaret]

  • Alınıp satılabilen her türlü ticaret eşyası, emtia

[mecaz]

  • Bayağı, aşağılık, kötü kimse

    Onun ne mal olduğunu bilirim.

[argo]

  • Esrar

[kaba konuşmada]

  • Orospu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mal adama hem dost hem düşmandır
  • mal bulmuş Mağribî gibi
  • mal canı kazanmaz, can malı kazanır
  • mal canın yongasıdır
  • mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan
  • mal edinmek
  • mal etmek
  • malı götürmek
  • malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür
  • malın iyisi boğazdan geçer
  • malı ongun olanın adı angın olur
  • mal kaldırmak
  • mal kapatmak
  • mal meydanda
  • mal olmak
  • mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi
  • mal yapmak

Birleşik Kelimeler: mal beyanı, mal bildirimi, mal birliği, mal canlısı, mal mülk, mal sahibi, mal sandığı, mal varlığı, malın gözü, anamal, ara mal, başmal, beytülmal, fason mal, kabzımal, mirî mal, resülmal, sermaye mal, tapon mal, dünya malı, hırsız malı, işporta malı, ithal malı, mezat malı, orta malı, sıra malı, vakıf malı, yerli malı, ikame mal

MAİ (Kelime Kökeni: Arapça māʾī)

[isim]

[eskimiş]

  • Mavi

ABE

[ünlem]

[halk ağzında]

  • Seslenmek ve dikkati çekmek için özellikle Rumeli'de kullanılan bir söz

ABİ

[isim]

  • 343 ağabey

BAL

[isim]

  • Bal arılarının bitki ve çiçeklerden topladıkları bal özünden yapıp kovanlarındaki petek gözlerine doldurdukları, rengi beyazdan esmere kadar değişen tatlı, koyu, sıvı madde
  • Olgunlaşmış incirin, dışına sızan tatlısı
  • Ağaçların kabuğundan sızarak pıhtılaşan besi suyu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bal alacak çiçeği bilmek (veya bulmak)
  • bal bal demekle ağız tatlanmaz
  • bal dök de yala
  • bal gibi
  • balı dibinden, yağı yüzünden
  • balın âlâsı oğlun tazesinden
  • balı olan bal yemez mi?
  • balı parmağı uzun yemez, kısmetlisi yer
  • bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil
  • bal olan yerde sinek de olur
  • bal sağmak
  • bal tutan parmağını yalar

Birleşik Kelimeler: bal arısı, balçiçeği, bal dudak, balgümeci, balhane, bal kabağı, bal kelebeği, balköpüğü, bal mumu, bal özü, bal peteği, bal rengi, acı bal, deli bal, süzme bal, ağaç balı, çam balı, gümeç balı, gün balı, kedi balı, kehribar balı, meyan balı, oğul balı, pamuk balı

BEL

[isim]

[halk ağzında]

  • İşaret

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bel etmek

[isim]

[anatomi]

  • İnsan bedeninde göğüsle karın, sırtla kalçalar arasında daralmış bölüm

    Kolum, boynundan beline doğru kayıyor. - Yusuf Ziya Ortaç

[anatomi]

  • Bu bölümün, sırtın altına rastlayan bölgesi

    Bel ağrısı.

[anatomi]

  • Hayvanlarda omuz başı ile sağrı arası
  • Dağ sırtlarında geçit veren çukur yer

    Çıksam yüksek bellere gün eylesem / Acep nazlı yâr duyar mı ola? - Halk türküsü

  • Geminin orta bölümü
  • Bardak, şişe, vazo vb.nin ortasındaki dar bölüm

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bel bağlamak
  • belden aşağı vurmak
  • beli açılmak
  • beli bükülmek
  • beli çökmek
  • belini bükmek
  • belini doğrultmak
  • belini kırmak
  • belini vermek
  • bel kırmak
  • bel vermek

Birleşik Kelimeler: bel ağrısı, bel bağı, bel evladı, bel fıtığı, belgevşekliği, bel kemeri, belkemiği, bel kemiği, bel kündesi, belsoğukluğu, beli bükük, yarı bel, yol bel, etek belde, elibelinde, eteği belinde, kantarı belinde

[isim]

[fizyoloji]

  • Meni

Ata Sözleri ve Deyimler

  • beli gelmek
  • belinden gelmek

[isim]

  • Toprağı aktarmaya veya işlemeye yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek veya çatal biçiminde bir tarım aracı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bel bellemek

Birleşik Kelimeler: çatal bel

[isim]

[fizik]

  • Ses şiddetiyle ilgili birim

EBE

[isim]

  • Doğum işini yaptıran kadın

    Babam ebe bulmaya koştu. - Ayla Kutlu

[halk ağzında]

  • Büyükanne, nine
  • Genellikle çocuk oyunlarında baş olan, diğer çocuklara veya gruba karşı cezasını çekmek ve bundan kurtulmak için tek başına bütün sorumluluğu üzerine alan çocuk, oyun ebesi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ebe olmak

Birleşik Kelimeler: ebebulguru, ebegümeci, ebekuşağı, ebemkuşağı, körebe, dil ebesi, kumar ebesi, laf ebesi, lakırtı ebesi, oyun ebesi, söz ebesi