[isim]

[dil bilgisi]

• Tamlanan

[isim]

• Belirli olma durumu, muayyenlik

[isim]

• Belletilmek işi

  Halkımıza turizmin gelir kaynağı olduğu gerçeği belletilmeye çalışılıyor. - Necati Cumalı

[-i]

• Belgeye dayanarak ortaya koymak

[mantık]

• Belitleme kuramını ortaya koymak

[isim]

• Belirtilmek işi

[isim]

• Belirlenmek işi

  Hatta onların yaşamı bile işe göre belirlenmeye başlar. - Ahmet Ümit

[isim]

• Beneklenmek işi

[nesnesiz]

• Bereli duruma gelmek

  Taşlara çarpan ayakları berelenmişti. - Ömer Seyfettin

[isim]

• Berkitilmek işi

[isim]

• Beton yapmak üzere çimento, kum ve suyu karıştıran makine, betoniyer

[nesnesiz]

• Karşı gelmek, dikleşmek, kafa tutmak

  Ama hakkım diye betelene betelene, başa kaka kaka değil. - Fahri Celâlettin

[isim]

• Belirli duruma gelme işi

[felsefe]

• Bir kavramın anlamının, içeriğinin, yapısının veya sınırlarının tam olarak belirlenmesi işi, gerektirim, determinasyon

  Bütün bu söylediklerim birtakım belirlenimlere iteliyor beni. - Nermi Uygur

[-i]

• Belirli duruma getirmek, belirli kılmak, tayin etmek

  Ama gidemeyenlerden hangisinin başına ne geleceğini tamamen tesadüfler belirledi. - Elif Şafak

[mantık]

• Yeni bir kavramı, özünü oluşturan ögeleri açıklayarak tanımlamak, sınırlamak

• Bir kavramı, ayırıcı bir öge ekleyerek sınırlamak, kapsam bakımından daraltmak, genellemek karşıtı

[-i]

[halk ağzında]

• Saçları örmek

[isim]

• Bekletilmek işi