BAŞVURDURMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

BAŞVURDURMAK harflerini içeren 6 harfli 21 kelime bulunuyor. 6 harfli BAŞVURDURMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

VURMAK14, KAVRAM13, VARMAK13, BURDUR12, BUDAMA12, BAŞMAK12, ŞURADA12, BURADA11, DUBARA11, KUŞMAR11, MAŞUKA11, BURKMA10, BURMAK10, BARDAK10, DURMAK10, KAMBUR10, MURDAR10, KURADA9, KURUMA9, KURAMA8, MUKAAR8

KURAMA

[isim]

  • Türkistan'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse

MUKAAR (Kelime Kökeni: Arapça muḳaʿʿar)

[sıfat]

[eskimiş]

[matematik]

[fizik]

  • İçbükey

KURADA (Kelime Kökeni: Arapça ḳurāḍa)

[sıfat]

[halk ağzında]

  • İşe yaramaz, yıpranmış, eskimiş, bozulmuş (eşya)
  • Gelişmemiş, cılız

    Pencereyi açar açmaz bu karı çarpık bacakları, kurada kolları, porsuk gerdanla karşıma çıkar. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

KURUMA

[isim]

  • Kurumak işi

    O zaman güneşe bakan bu güzelim çayırlara oturup kurumayı bekliyorduk. - Ayla Kutlu

[kimya]

  • Boyanın çözücüsünün buharlaşması veya bağlayıcısının kimyasal tepkime gibi çeşitli yollarla sert bir film oluşması

BURKMA

[isim]

  • Burkmak işi

BURMAK

[-i]

  • Bir şeyi iki ucundan tutup ekseni etrafında ters yönlere çevirerek bükmek

    Bazı sıkı zamanlarda öyle olur ki sırtımdan çıkan gömleği elimde burup sıktığım zaman, tekneden çıkmış çamaşır gibi zırıl zırıl su akar. - Reşat Nuri Güntekin

  • İğdiş etmek
  • Ağza kekre tat vermek

    Bu ayva ağzımı burdu.

  • Mide, bağırsak sancımak
  • Acıtmak

BARDAK

[isim]

  • Su vb. şeyleri içmek için kullanılan, genellikle camdan yapılan kap

    Elim titredi, bardağı dudağımda güç tuttum. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]

  • Bu kabın alacağı miktarda olan

    Mustafa elinde iki bardak çayla içeri giriyor. - Ahmet Ümit

  • Boduç, çamçak

[halk ağzında]

  • Toprak testi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bardağı taşıran damla
  • bardağı taşırmak
  • bardaktan boşanırcasına yağmak

Birleşik Kelimeler: bardakaltı, bardak eriği, bira bardağı, çay bardağı, likör bardağı, limonata bardağı, rakı bardağı, su bardağı, şampanya bardağı, şarap bardağı, viski bardağı

DURMAK

[nesnesiz]

  • Hareketsiz durumda olmak

    Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • İşlemez olmak, çalışmamak

    Bileğimdeki saat durmuş. - Aka Gündüz

  • Bir yerde bir süre oyalanmak, eğlenmek, eğleşmek, tevakkuf etmek

    Yolda nerede çeşme gördümse durdum, elimi yüzümü yıkadım, su içtim. - Necati Cumalı

  • Dinmek, kesilmek

    Yağmur durdu.

  • Varlığını sürdürmek

    Türklerin yüzlerce yıl önceki kitabeleri hâlâ duruyor.

  • Var olmak

    Bu kadar dersim dururken sinemaya nasıl gideyim?

  • Beklemek, dikilmek

    Oturacak değil, ayakta duracak yer yok. - Reşat Nuri Güntekin

  • Yaşamak

    Anneannen duruyor mu?

  • Birisinin malı olarak bulunmak veya o malla ilişkisi olmak

    Yazlık eviniz hâlâ duruyor mu?

  • Kalmak

    Artık çok durmamış, yanındaki hanımla birlikte balodan çıkmış. - Mahmut Yesari

  • Bir yerde olmak veya bulunmak

    Aspirin getirmeyeceğini adı gibi biliyordu çünkü çekmecesinde dokunulmamış bir kutu duruyordu. - Tarık Buğra

  • Belli bir durumda, bir görevde bulunmak

    Her gelişimde ben de maçları seyreder, kaleci dururdum. - Haldun Taner

  • Ara vermek

    Sabahtan beri hiç durmadım.

  • Bir konuyla çok ilgilenmek, üstüne düşmek

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur: Çalışadurmak, bakadurmak, getiredurmak, yiyedurmak gibi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dur! (veya durun!)
  • durdu durdu, turnayı gözünden vurdu
  • durduğu yerde (veya durduk yerde)
  • dur durak (veya dur dinlen veya dur otur) yok

Birleşik Kelimeler: duran top, durmuş oturmuş, dursuz duraksız, durup dinlenmeden, durup durup, durup dururken, süreduran

KAMBUR

[isim]

  • Bel veya göğüs kemiğinin eğrilmesi, raşitizm sonucu sırtta ve göğüste oluşan tümsek, kambur zambur
  • Bazı hayvanların sırtındaki çıkıntı

    Bu genç bir deve idi. Semeri yoktu. Çok tüylü kamburu meydandaydı. - Ömer Seyfettin

  • Yapı veya eşyada dışarıya doğru eğrilme
  • Ütü yastığı

[sıfat]

  • Vücudunda bu tümsek bulunan (kimse)

    Omuzları çökmüş, kambur bir dilenciye benzetiyorum kendimi. - Ahmet Ümit

[mecaz]

  • Sıkıntı, dert

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kambura yatmak
  • kamburu çıkmak
  • kamburunu çıkarmak
  • kambur üstüne kambur (veya kambur kambur üstüne)

Birleşik Kelimeler: kambur felek, kambur zambur

MURDAR (Kelime Kökeni: Farsça murdār)

[sıfat]

  • Kirli, pis

    Bu murdar kümeste nasıl oturuyorsun bilmem? - Ahmet Midhat

  • Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış (kimse)
  • Dinî kurallara uygun olarak kesilmemiş olan (hayvan)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • murdar etmek
  • murdar gitmek
  • murdar olmak

Birleşik Kelimeler: murdarilik

BURADA

[zarf]

  • Bu yerde

    Bir köylüden burada avlandığınızı duydum. - Halikarnas Balıkçısı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • buradayım diye bağırmak

Birleşik Kelimeler: orada burada

DUBARA (Kelime Kökeni: Farsça dū + bāre)

[isim]

  • Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de iki benekli yüzünün üste gelmesi

[argo]

  • Aldatmaca

    İnanma kızım, bu hastalıkta bir dubara var. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

KUŞMAR

[isim]

  • Kuş avlamak için hazırlanmış tuzak, kuş tuzağı

MAŞUKA (Kelime Kökeni: Arapça maʿşūḳa)

[isim]

[eskimiş]

  • Sevilen, âşık olunan kadın

    Demek hamal Mehmet'in, sürücü Ahmet'in maşukalarına yaptıklarını sen de bana yapacaksın? - Hüseyin Rahmi Gürpınar

BURDUR

[isim]

  • Türkiye'nin Akdeniz Bölgesi'nde yer alan illerinden biri