BAŞPİSKOPOSLUK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
BAŞPİSKOPOSLUK harflerini içeren 5 harfli 58 kelime bulunuyor. 5 harfli BAŞPİSKOPOSLUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
SUPAP15,
KİKLA
- Lapinagillerden, güzel renkli, 50 santimetre uzunluğunda bir balık (Labrus berggylta)
KOLİK (Kelime Kökeni: Fransızca colique)
- Bağırsak, böbrek gibi içi boş organlarda aralıklı duyulan güçlü sancı
KULAK
-
Başın her iki yanında bulunan işitme organı
Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. - Hüseyin Cahit Yalçın
-
Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu. - Halide Edip Adıvar
- Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
- Saban kulağı
- Duvar, baca, şömine vb. yerlerde kulağa benzer çıkıntı
- Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
- Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
- Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
Ata Sözleri ve Deyimler
- kulağı (bir şeyde) olmak
- kulağı (veya kulakları) çınlasın
- kulağı ağır işitmek
- kulağı dikilmek
- kulağı duvar olmak
- kulağına çalınmak
- kulağına çarpmak
- kulağına fısıldamak
- kulağına gelmek
- kulağına girmemek
- kulağına gitmek
- kulağına inanmamak
- kulağına kar suyu kaçırmak
- kulağına kar suyu kaçmak
- kulağına koymak (veya sokmak)
- kulağına küpe olmak (veya etmek)
- kulağına söylemek
- kulağını açmak
- kulağını bükmek
- kulağını çekmek
- kulağını çınlatmak
- kulağını doldurmak
- kulağının üzerine yatmak
- kulağının zarı patlamak
- kulağını sağır etmek
- kulağı okşamak
- kulağı olmamak
- kulağı ters taraftan göstermek
- kulak (veya kulağını) tırmalamak
- kulak (veya kulaklarını) tıkamak
- kulak arkası (veya ardı) etmek
- kulak asmak
- kulak kabartmak
- kulak kesilmek
- kulak kıvırmak
- kulakları dolmak
- kulaklarına kadar kızarmak
- kulaklarını dikmek
- kulaklarının pasını gidermek
- kulakları paslanmak
- kulakları patlatmak
- kulakları uğuldamak
- kulak tutmak
- kulak vermek
- kulak vermek
Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında
- Varlıklı Rus köylüsü
KUKLA (Kelime Kökeni: Rumca)
-
Hareketli yerleri iplikle sanatçının parmaklarına bağlanarak veya eldiven gibi bir kesiti kullanarak bir perdenin üzerinden oynatılan, bez, karton vb. hafif nesnelerden yapılmış insan ve hayvan figürleri
Salıncağın üzerindeki kızlar, iki zarif kukla gibi fıldır fıldır dönüyorlardı. - Osman Cemal Kaygılı
- Ayakları olmayan, alttan içine el sokularak oynatılan çeşitli nesnelerden yapılmış bebek
- Bu bebeklerle oynatılan oyun
-
Başkasının etkisinde olan, onun isteklerine göre davranan (kimse)
Onu da kılıbık bir koca gibi kukla yapar oynatırım. - Etem İzzet Benice
Ata Sözleri ve Deyimler
- kukla gibi
- kukla gibi oynatmak
Birleşik Kelimeler: kukla hükûmet, kukla oyunu, kukla tiyatrosu
LASKİ (Kelime Kökeni: Arapça lasḳī)
- Yakı ile ilgili
SALİK (Kelime Kökeni: Arapça sālik)
- Bir yola giren, bir yolda giden
Ata Sözleri ve Deyimler
- salik olmak
SAKİL (Kelime Kökeni: Arapça s̱aḳīl)
- Ağır
- Sıkıntı veren, sıkıntılı
- Çirkin, kaba, uyumsuz
- Türk müziğinde bir usul
İKBAL (Kelime Kökeni: Arapça iḳbāl)
-
Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu
Aşk ile ikbal ile bahtiyar oldum diye / Hangi gafil sevinir, hangi şair yükselir? - Enis Behiç Koryürek
- Odalık
-
İstek, arzu
Çaya ikbal yok mu?
Ata Sözleri ve Deyimler
- ikbali sönmek
Birleşik Kelimeler: ikbal düşkünü, izzetüikbal
KULİS (Kelime Kökeni: Fransızca coulisse)
-
Sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm
Sahneye girişlerinde kuliste sırasını bekliyorlardı. - Necati Cumalı
- Borsa dışında alışveriş yeri
- Bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapılan yer
-
Bir işin, bir hareketin gizli hazırlık konuşması
Lozan'daki Türk heyetinin kulisleri hakkında pek az şey biliyoruz. - Haldun Taner
Ata Sözleri ve Deyimler
- kulis yapmak
Birleşik Kelimeler: kulis çalışması, kulis faaliyeti
KASİS (Kelime Kökeni: Fransızca cassis)
- Kara yolunda oluşmuş çukurlar ve tümsekler
- Yollarda araçların hızını düşürmek için yapılan, türlü biçimlerde tümsek
- Bir yolun doğrultusunu dik kesen bir yandan öbür yana geçen ark
KASKO (Kelime Kökeni: İtalyanca casco)
- Taşıtların uğrayacakları kazadan doğacak zararların tamamının karşılanması için yapılan sigorta türü
KABİL (Kelime Kökeni: Arapça ḳābil)
-
Olabilir
Ben onu bir göreyim, dedi, kabil mi? - Peyami Safa
Ata Sözleri ve Deyimler
- kabil değil
- Türlü, gibi, benzer
- Tür, cins
Birleşik Kelimeler: bu kabîl
KALBÎ (Kelime Kökeni: Arapça ḳalbī)
- İçten, yürekten, gönülden (gelen)
OKLUK
- İçine ok konulan ve sırtta taşınan meşinden yapılmış ok kılıfı, sadak
-
Ok yapılmaya uygun
Ağaçların mızraklık, kirişlik ve okluk dalları budandı, çakılarla düzeltildi. - İhsan Oktay Anar
SOKAK (Kelime Kökeni: Arapça zuḳāḳ)
-
İl, ilçe vb. yerleşim bölgelerinde, iki yanında evler olan, caddeye oranla daha dar veya kısa olabilen yol
Biraz sonra şehrin bütün sokaklarında süvariler dörtnala koşmaya başladılar. - Ömer Seyfettin
Ata Sözleri ve Deyimler
- sokağa (veya sokaklara) dökülmek
- sokağa (veya sokaklara) düşmek
- sokağa atmak
- sokağa çıkmak
- sokakta kalmak
- sokaktan toplamak
Birleşik Kelimeler: sokak çocuğu, sokak kadını, sokak kapısı, sokak kızı, sokaktaki adam, ara sokak, arka sokak, çıkmaz sokak