[isim]

• İrkiltmek işi

[-i]

• İtmesini sağlamak

[sıfat]

• Katmeri olan, kat kat olan

  Katmerli çiçek.

• Çok fazla olan, aşırı

  Hem vuruyor hem de suratına birbirinden ağır, birbirinden katmerli küfürler savuruyordum. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[zarf]

• Bir arada, beraberce, hep beraber

  Doğrandı mübarek vatanın bağrı sebepsiz / Birlikte bugün bulmalıyız derdine çare - Tevfik Fikret

• Yanında, beraberinde

  Kitabınızı birlikte getirdiniz mi?

• Beraber

  Ahmet Vefik Paşa'nın telif tiyatro eserleri yazdığını bilmekle birlikte bunlar elimizde yoktur. - Metin And

[sıfat]

• Açık, belli, sarih

[sıfat]

• Ders alınacak nitelikte olan

[sıfat]

• Yiyecek ve içecek konusunda uzmanlık ölçüsünde bilgisi bulunan, tadına bakan ve lezzetini değerlendiren (kimse), gurme

• Malzemesinden pişiriliş veya yapılış yöntemine kadar özenle hazırlanmış yiyecek veya içecekten anlayan (kimse), gurme

[-i]

• Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak

  Bu işi sonuna kadar bitirmek lazım. - Peyami Safa

• Güçsüz düşürmek, bitkin duruma getirmek, yormak

  Onu en çok bitiren Filistin, Irak cepheleri oldu. - Aka Gündüz

• Onulmaz duruma getirmek, mahvetmek

  Yetişir koştuğum aşkın peşi sıra / Bitirdi beni bu içki, bu kumar - Cahit Sıtkı Tarancı

[sıfat]

• İşareti olan, işaretle belirlenmiş olan

  Dışarıda kolları kırmızı beyaz işaretli askerlerin taşıdığı boş sedyeler süratle uzaklaşıyor. - Nazım Hikmet

[sıfat]

[eskimiş]

• Emekli

  Onu komşularından bir mütekait askerî doktor tedavi ediyor. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• İkiyüzlülük

[isim]

• Mürit olma durumu

[isim]

• Örgüt

  Bu yüzden teşkilatı kendi çıkarları için kullanmaya tenezzül etmedi. - İhsan Oktay Anar

[isim]

• Ermiş olma durumu, evliyalık, velilik

[isim]

• Pötikare