[nesnesiz]

• Kendisine yardım edilmek, destek olunmak

[nesnesiz]

• Araklama işine konu olmak

[nesnesiz]

• Karalama işi yapılmak

• Kara duruma gelmek

[mecaz]

• Leke sürülmek, kötülük yüklenmek

[-e]

[denizcilik]

• Gemi yanını dayamak

  Gemi rıhtıma karınlamış.

[isim]

• Kaşarlanmak işi

[-i]

• Arşınla ölçmek

[mecaz]

• Amaçsız, geniş adımlarla dolaşmak

  Şöyle bir arşınladı iskeleyi, sonra cebinden bir düdük çıkarıp öttürdü. - Çetin Altan

[nesnesiz]

• Arık (II) olmak

[nesnesiz]

[eskimiş]

• Hazır durumda olmak

[-den]

• Uzaklaşmak

[isim]

• Karşılanmak işi

[-i]

• Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek

  Beni karşıladılar ve ağırladılar. - Ahmet Kabaklı

• Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek

  Herhâlde bu küçük bahçeyi kendi sebze ihtiyaçlarını karşılamak için yetiştirmişlerdi. - Necati Cumalı

• Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak

  Bu suçlamayı hiç üzerimize almadan karşılar ve hoş görürüz. - Burhan Felek

• Önlemek, durdurmak

  Bu ilaç sıtmayı karşılar.

• Masrafı ödemek

[spor]

• Boksta karşı oyuncunun yumruklarını savmak

[nesnesiz]

[kaba konuşmada]

• Erkek huyları kadın huylarına benzemek, kadın gibi davranmak

[-i]

• Karışla ölçmek

[isim]

• Kaşıklanmak işi

[-i]

• Nakışla bezemek, işlemek

  Bir ağaç kütüğünü keser, oyar, nakışlayıp bezerdi. - Samiha Ayverdi