BAŞEKSPER Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

BAŞEKSPER harflerini içeren 5 harfli 26 kelime bulunuyor. 5 harfli BAŞEKSPER kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Başeksper ile başlayan 5 harfli kelimeler. İçinde Başeksper olan 5 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

EŞARP12, ESBAP12, KEŞAP12, SEBEP12, ERBAP11, KEBAP11, REBAP11, BEŞER10, ERBAŞ10, PRESE10, PESEK10, SERAP10, SEPEK10, ŞEBEK10, AKREP9, PARKE9, BEKAS8, ESBAK8, ŞEKER8, BEKAR7, ASKER6, EKSER6, KESRE6, KESER6, KERES6, SERAK6

ASKER (Kelime Kökeni: Arapça ʿasker)

[isim]

  • Orduda görev yapan erden generale kadar herkes

    Adına ve şimdi gördüğüm şahsiyetine zaten hayran olduğum büyük askerin bu alakası beni heyecana düşürmüştü. - İbrahim Alâeddin Gövsa

  • Askerlik görevi veya ödevi

    Askerden dönmek.

  • Er

    Dışarıda kolları kırmızı beyaz işaretli askerlerin taşıdığı boş sedyeler süratle uzaklaşıyor. - Nazım Hikmet

[sıfat]

  • Topluluk düzenine saygısı olan, disiplinli

    Asker adam.

[sıfat]

  • Yurdunu iyi koruyan, kahraman özelliği taşıyan

    Asker millet.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • asker çıkarmak
  • askere alınmak
  • askere çağrılmak
  • askere gitmek
  • asker etmek (veya eylemek)
  • asker gibi
  • asker olmak

Birleşik Kelimeler: asker hastanesi, asker kaçağı, asker ocağı, asker tayını, kazasker, serasker, yedek asker, hassa askeri

EKSER

[isim]

[halk ağzında]

  • Büyük çivi

KESRE (Kelime Kökeni: Arapça kesre)

[isim]

[eskimiş]

  • Esre

KESER

[isim]

  • Tahta, ağaç yontmaya ve çivi çakmaya yarayan, kısa saplı, bir yanı keskin ağızlı çelik araç

    Kadınlar kucaklarından bebeklerini atıp ellerine keserleri aldılar. - Lâtife Tekin

Birleşik Kelimeler: ayak keseri, el keseri, nalıncı keseri

KERES

[isim]

[halk ağzında]

  • Büyük ve derin karavana

SERAK (Kelime Kökeni: Fransızca sérac)

[isim]

[coğrafya]

  • Dik yerlerden inen buzullarda, derin yarılmalar sebebiyle buz parçalarının koparak aşağıya düşmesi

BEKAR (Kelime Kökeni: Fransızca bécarre)

[isim]

[müzik]

  • Diyezli veya bemollü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota işareti

[isim]

  • Evlenmemiş kimse

    Bekârdı, evlenmeye vakit bulamamıştı. - Ömer Seyfettin

  • Evli olduğu hâlde ailesinden ayrı, yalnız yaşayan kimse

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bekâra karı boşaması kolaydır
  • bekâr gözü, kör gözü
  • bekârın yakasını it yer, yakasını bit
  • bekâr kalmak (veya yaşamak)

Birleşik Kelimeler: bekârhane, bekâr odası, müzmin bekâr

BEKAS (Kelime Kökeni: Fransızca bécasse)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Çulluk

ESBAK (Kelime Kökeni: Arapça esbaḳ)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Eski, geçmiş, önceki

    Bir pazar sabahtan babası esbak Nallıhan kaymakamını da alıp Kalamış'a gidecek. - Haldun Taner

ŞEKER (Kelime Kökeni: Farsça şeker)

[isim]

  • Şeker kamışı, şeker pancarı, patates, havuç, mısır, buğday vb. bitkilerin sap ve köklerinin öz suyundan veya nişastasından çıkarılan, birleşiminde karbon, oksijen ve hidrojen bulunan, beyaz, suda eriyen, mayalanabilen ve çoğu tatlı olan maddelerin genel adı
  • Bu madde katılarak yapılmış lokum, akide, çikolata vb. tatlı yiyeceklerin genel adı

    Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan, iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu. - Lâtife Tekin

[tıp]

  • Şeker hastalığı

    Yirmi gün evvel ameliyat edildiği hâlde biraz şekeri görüldüğü için henüz taburcu edilememişti. - Haldun Taner

[sıfat]

[mecaz]

  • Sevimli, cana yakın ve güzel

    Hele bak, ne şeker şey!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • şeker gibi
  • şekeri kestirmek
  • şekerim!

Birleşik Kelimeler: şeker ağacı, şeker aktarması, Şeker Bayramı, şeker fasulyesi, şeker hastalığı, şeker kamışı, şeker pancarı, şekerpare, şekerrenk, esmer şeker, gizli şeker, gülbeşeker, kesme şeker, küp şeker, toz şeker, akide şekeri, badem şekeri, bayram şekeri, bonbon şekeri, çay şekeri, elma şekeri, horoz şekeri, kestane şekeri, kıtlama şekeri, kişniş şekeri, leblebi şekeri, lohusa şekeri, mevlit şekeri, meyve şekeri, nane şekeri, nikâh şekeri, nişasta şekeri, nöbet şekeri, pamuk şekeri, peynir şekeri, pudra şekeri, süt şekeri, üzüm şekeri

AKREP (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳreb)

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Akreplerden, sıcak ve nemli yerlerde yaşayan, kıvrık ve kalkık kuyruğunda zehirli iğnesi olan bir tür böcek, kuyruklu (Scorpio)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akrep gibi

Birleşik Kelimeler: su akrebi

[isim]

  • Saatin iki ibresinden küçüğü

    Rengi kararmış bir saat, ne yelkovanı var ne akrebi. - Sermet Muhtar Alus

[isim]

[gök bilimi]

  • Zodyak üzerinde Terazi ile Yay arasında yer alan takımyıldızın adı

PARKE (Kelime Kökeni: Fransızca parquet)

[isim]

  • Konut, iş yeri vb. yerlerin tabanını döşemek için çeşitli boyutlarda, ince, uzunca tahta parçalarının veya yapay malzemenin belirli bir düzene göre yerleştirilmesiyle yapılan döşeme
  • Bu döşemede kullanılan, aynı boydaki küçük tahta parçası

    Ön tarafta parke, laminant gibi inşaat malzemeleri satan bir dükkân olmalıydı. - Osman Aysu

  • Parke taşı

    İstasyon caddesinin bozuk parkeleri boyunca yürüyüp gidiyor. - Nezihe Meriç

Birleşik Kelimeler: parke taşı

BEŞER (Kelime Kökeni: Arapça beşer)

[isim]

  • İnsanoğlu, insan

    Beşer denen kuş doymaz itilalara. - Tevfik Fikret

Ata Sözleri ve Deyimler

  • beşer şaşar

Birleşik Kelimeler: benibeşer, fevkalbeşer

[sıfat]

  • Beş sayısının üleştirme sayı sıfatı
  • Her birine beş, her defasında beşi bir arada

Birleşik Kelimeler: üçer beşer

ERBAŞ

[isim]

[askerlik]

  • İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker

PRESE (Kelime Kökeni: Fransızca pressé)

[sıfat]

  • Sıkıştırılmış, sıkılmış olan