[isim]

[sinema]

[tiyatro]

• Oyunun asıl karakteri, asli tipi

[nesnesiz]

• Başak bağlamak, tutmak

[nesnesiz]

• Başlatma işi yapılmak

[-e]

• Başlanmak

[isim]

• Başarabilmek işi

  Birinci çeşit yorgunluk, insana çalışmanın tadını, başka bir işi başarabilmenin inancını verir. - Nazım Hikmet

[isim]

• Başarılı olma durumu

[isim]

• Başbakan olma durumu, başvekâlet

• Başbakanın yaptığı iş, başvekâlet

• Başbakan ve görevlilerinin çalıştığı daire, başvekâlet

[isim]

• En üst düzeydeki denetmen, başmüfettiş

[isim]

• Başkomutan

  Bu eseri vücuda getiren bir milletin evladı, bir ordunun başkumandanı olduğumdan, ilelebet mesut ve bahtiyarım. - Atatürk

[isim]

• Başkâtip olma durumu, başyazmanlık

• Başkâtibin yaptığı iş, başyazmanlık

[isim]

• Başkaldırı

  Tartışma, insanların ızdırap ve acıya karşı duydukları başkaldırıya dayanıyordu. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]

• Başka bir varlığa, niteliğe dönüşmek, değişmek, farklılık kazanmak

  Adamın kimliği bile bir başkalaşıyor denize adım atıldı mı. - Zeyyat Selimoğlu

• Biçim değiştirmek, istihale etmek

  Artık giyim kuşam, kılık kıyafet de başkalaşmıştı. - Tarık Buğra

[mecaz]

• Kötüleşmek, bozulmak

[isim]

• En yüksek derecedeki konsolos

[isim]

[edebiyat]

• Bir eserde başrolü oynayan kişi, başkişi

[isim]

• Başhekim olma durumu, başdoktorluk, baştabiplik, sertabiplik

• Başhekimin yaptığı iş, başdoktorluk, baştabiplik, sertabiplik

• Başhekim ve görevlilerin çalıştığı yer, başdoktorluk, baştabiplik, sertabiplik