BAĞLAMACILIK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

BAĞLAMACILIK harflerini içeren 5 harfli 49 kelime bulunuyor. 5 harfli BAĞLAMACILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BAĞCI18, AĞCIK16, BAĞIM16, BAĞIL15, BAĞLI15, AĞILI14, LIĞLI14, LAĞIM14, AĞMAK13, AĞLAK12, BICIL12, CIBIL12, ABACI11, BALCI11, ACABA10, ACIMA10, ACILI10, ALICI10, AKICI10, BACAK10, ILICA10, MALCI10, CAMLI10, BIKMA9, BAKIM9, KALCI9, MALCA9, ABALI8, ALACA8, BALLI8, BALKI8, BALIK8, BAKMA8, BAKAM8, ILIMA8, KIMIL8, LAMBA8, ABLAK7, ALKIM7, BAKLA7, KALIM7, KILLI7, KILMA7, ALMAK6, ALLIK6, KALMA6, MALAK6, AKALA5, ALAKA5

AKALA

[isim]

  • Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir tür pamuk

ALAKA (Kelime Kökeni: Arapça ʿalāḳa)

[isim]

  • İlgi

    Sporla alakası var, dedimse öyle sıkı fıkı bir alaka değil. - Nazım Hikmet

  • Gönül bağı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alaka (veya alakasını) çekmek (veya toplamak veya uyandırmak)
  • alaka duymak
  • alakayı (veya alakasını) kesmek

Birleşik Kelimeler: kelalaka

ALMAK

[-i]

  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]

  • Satın almak

[nesnesiz]

  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i]

[-den]

  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

  • Birlikte götürmek

[nesnesiz]

  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e]

[nesnesiz]

  • Kabul etmek

[nesnesiz]

  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]

  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]

  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i]

[nesnesiz]

  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]

  • Kazanmak, elde etmek

[nesnesiz]

  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i]

[nesnesiz]

  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]

  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]

  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

  • Temizlemek

    Karyolanın altını süpürge ile al.

[-e]

[-i]

  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]

  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e]

[-i]

  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i]

[-de]

  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i]

[-den]

  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

  • Soldurmak

    Güneş perdelerin rengini aldı.

  • Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak

    Dalağını aldılar.

[nesnesiz]

  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]

  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]

  • Görevden, işten çekmek

[nesnesiz]

  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]

  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]

  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz]

[-den]

  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

  • Gidermek, yok etmek

    İçine biraz su koy, tuzunu alır.

  • Yer değiştirmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz

ALLIK

[isim]

  • Al olma durumu

    Yanaklarının allığından kinaye, ona alyanak lakabını takmışlar. - Sermet Muhtar Alus

  • Kadınların süs için yanaklarına sürdükleri al boya

KALMA

[isim]

  • Kalmak işi

    Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar

[sıfat]

  • Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan

    Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma

MALAK

[isim]

[halk ağzında]

  • Manda yavrusu

ABLAK

[sıfat]

  • Yayvan ve dolgun (yüz)

    Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri. - Orhan Kemal

ALKIM

[isim]

[meteoroloji]

  • Gökkuşağı

BAKLA (Kelime Kökeni: Arapça bāḳilā)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Baklagillerden, yurdumuzun her yerinde yetiştirilen, yeşil kabuklu ve taneli bir bitki (Vicia faba)

    Evlerinin uğru bakla / Al beni koynunda sakla - Halk türküsü

[bitki bilimi]

  • Bu bitkinin yeşil ürünü veya kuru tanesi
  • Bir zinciri oluşturan halka veya parçalardan her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bakla dökmek (veya atmak)
  • bakla kadar
  • baklayı ağzından çıkarmak

Birleşik Kelimeler: baklaçiçeği, bakla çiçeği, bakla falı, bakla içi, bakla kırı, acı bakla, akbakla, delice bakla, iç bakla, gâvur baklası, Hint baklası, koyun baklası, kurt baklası, Mısır baklası, sakız baklası, yaban baklası, Yahudi baklası

KALIM

[isim]

  • Kalma işi

Birleşik Kelimeler: ölüm kalım meselesi

KILLI

[sıfat]

  • Kılı olan, kıl ile kaplı

    İhtiyarın zayıf damarları kabarmış kıllı elleri dizlerinin üstündeydi. - Peyami Safa

KILMA

[isim]

  • Kılmak işi

    Kitabımı elimden bırakmadığımı görmek bile onları mutlu kılmaya yetiyordu. - Necati Cumalı

ABALI

[sıfat]

  • Aba giymiş olan

ALACA

[isim]

  • Çorum iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

  • Birkaç rengin karışımından oluşan renk, ala

[sıfat]

  • İki veya daha çok renkli
  • Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma
  • Keklik, bıldırcın vb. kuşları avlamak için kullanılan iki renkli bez

[bitki bilimi]

  • Ağaçta ilk olgunlaşan meyve

    Bu incirin alacasını ben yedim.

[bitki bilimi]

  • Meyvelere, genellikle üzüme düşen ben

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alaca düşmek

Birleşik Kelimeler: alaca aş, alacabalıkçıl, alaca bulaca, alaca karanlık, alacakarga, alacamenekşe, alacasansar, deli alacası

BALLI

[sıfat]

  • İçinde bal bulunan

[mecaz]

  • Şanslı

Birleşik Kelimeler: ballıbaba, ballı börek, ballıdarı, ballı pasta, yağlı ballı