BAĞDAŞIKLAŞMA Harflerini İçeren 8 Harfli Kelimeler

BAĞDAŞIKLAŞMA harflerini içeren 8 harfli 23 kelime bulunuyor. 8 harfli BAĞDAŞIKLAŞMA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Bağdaşıklaşma ile başlayan 8 harfli kelimeler. İçinde Bağdaşıklaşma olan 8 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

BAĞDAŞIM24, BAĞDAŞMA23, BAĞDAŞIK23, BAĞLAŞIM22, BAĞLAŞIK21, BAĞLAŞMA21, AĞILAŞMA20, BAĞILDAK20, BAĞDAMAK20, AĞLAŞMAK19, DAĞILMAK19, BAĞLAMAK18, DAĞLAMAK18, AĞILAMAK17, ŞIKLAŞMA16, ŞAŞILMAK16, DIŞLAMAK15, ŞAŞALAMA15, ADLAŞMAK14, BAŞLAMAK14, DALAŞMAK14, AŞILAMAK13, ADAKLAMA11

ADAKLAMA

[isim]

  • Adaklamak işi

AŞILAMAK

[-e]

[-i]

[tıp]

  • Vücutta bağışıklık yaratmak veya yerleşmiş bir hastalığa karşı koyabilmek için hazırlanmış bir aşıyı vücuda vermek, aşı yapmak

[tıp]

  • Başkasına hastalık geçirmek
  • Elde edilmesi istenilen herhangi bir ağacın bir parçasını anaç üzerine kaynaştırarak üretmek
  • Soğuğa sıcak, sıcağa soğuk su katmak

[mecaz]

  • Birtakım düşünce veya duyguları başkasına benimsetmek, telkin etmek, etkilemek

    Çalışıp çabaladı, sonunda bana da tahlilci bir zihniyet aşıladı. - Halide Edip Adıvar

ADLAŞMAK

[nesnesiz]

  • Ad durumuna gelmek, isimleşmek

BAŞLAMAK

  • Görünmek

    Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Etkisini göstermek

    Kış başlarken yapraklar döküldü. - Cahit Uçuk

[-e]

  • Bir işe girişmek, harekete geçmek

    Şairliğe on sekiz yaşında gazel ve rubailerle başlamıştı. - Haldun Taner

[nesnesiz]

  • Çalışır, işler, yürür duruma girmek

    Bundan başka, evlenme hayatı da oldukça başarılı başladı. - Halide Edip Adıvar

  • Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak

    Şiirimiz milletimizin Anadolu'daki teşekkülü ile başlar. - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • başlama!

DALAŞMAK

[nesnesiz]

[-le]

  • Köpekler boğuşup birbirini ısırmak

[mecaz]

  • Ağız kavgası etmek

    Günün birinde hain bir kedi bir kuyruk parçasını kapıp kaçmış, o da bunun için günlerce karısıyla dalaşmış. - Reşat Nuri Güntekin

DIŞLAMAK

[-i]

[-den]

  • Bir kimse veya bir toplum, bir kimse, bir durum, bir düşünce vb.ni yok saymak, ilgilenmemek

    Durumu düzelmişti, yavaş yavaş kendisini dışlayan topluluğun bireyleri kapılarını açıyordu. - Muzaffer Uyguner

ŞAŞALAMA

[isim]

  • Şaşalamak işi

ŞIKLAŞMA

[isim]

  • Şıklaşmak işi

ŞAŞILMAK

[-e]

[nesnesiz]

  • Şaşkınlığa uğranılmak

    Cidden şaşılacak şeyler yapıyor. - Abdülhak Şinasi Hisar

AĞILAMAK

[-i]

  • Zehirlemek
  • Bir şeye zehir katmak

BAĞLAMAK

[-e]

[-i]

  • Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak

    Gemiyi iskeleye bağlamak.

  • Düğümlemek

    İpi ipe bağlamak.

[-i]

  • Yaraya ilaç koyup bezle sarmak

    Yarayı bağlamak.

[-i]

  • Denk yapmak, paket yapmak

    Yatakları bağlamak. Eşyayı bağlamak.

  • Anlaşma yapmak

    İşleri bugün sözleşmeye bağladı.

[-i]

  • Uyulması zorunlu olmak

    Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. - Anayasa

[-e]

[-i]

  • Eklemek, bir araya getirmek, birleştirmek
  • Başka bir işle uğraşamaz durumda olmak

    Bu iş beni bağladı.

[-i]

  • Sona erdirmek, bitirmek, tamamlamak

[-i]

  • Geçişi engellemek

    Bütün yolları bağlamışlar.

[-i]

  • Birini söz veya yazı ile bağlamak, taahhüt etmek, angaje etmek

[-i]

  • Büyü, muska vb.nin aracılığıyla birinin birtakım isteklerini veya yetkinliğini engellemek, yok etmek

[mecaz]

  • Gönlünü kazanmak

    Bu davranışınız beni size bağladı.

[mecaz]

  • Birinde bir şeye karşı ilgi, istek uyandırarak o şeye ilgi, yakınlık duymasını sağlamak

[mecaz]

  • Bütün ilgisini bir yerde yoğunlaştırmak

    Kızım, ne yapsak da seni bu eve bağlayabilsek acaba? - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: biçerbağlar

DAĞLAMAK

[-i]

  • Kızgın bir demirle hayvan derisine damga vurmak
  • Akan kanı dindirmek veya hasta bölümleri ortadan kaldırmak için vücudun bir yerini kızdırılmış bir metal araçla yakmak

    Kızgın maşa demirini al da kollarını dağla dese dağlayacakmışım. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]

  • Çok sıcak, soğuk veya acı bir şey yakmak

    Soğuk yüzünü dağladı. Biber ağzını dağladı.

[mecaz]

  • Acısı yüreğine işlemek

AĞLAŞMAK

[nesnesiz]

[-le]

  • Birlikte ağlamak

    İhtiyarlar, analar, çocuklar ağlaşıyor / Gökten geniş bir yürek matemimi taşıyor - Faruk Nafiz Çamlıbel

[nesnesiz]

  • Sızlanmak

DAĞILMAK

[nesnesiz]

  • Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak

    Zaten arkadaşlarımın her biri bir yana dağılmıştı, - Ahmet Ümit

  • Değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek
  • Parçalanarak yayılmak, ufalanmak

    Kentin eski merkezindeki evler kendiliğinden yıkılıyor, bahçe duvarları dökülüp dağılıyordu. - Ayla Kutlu

  • Karışık duruma gelmek, düzeni bozulmak

    Siyah saçları hare hare suyun yüzüne dağıldı. - Cahit Uçuk

[mecaz]

  • Birliği, beraberliği bozulmak

    Golü yiyince takım dağıldı. Babanın ölümünden sonra aile dağıldı.

[mecaz]

  • Bir topluluğun, kuruluşun varlığı son bulmak, fesholunmak, münfesih olmak

[mecaz]

  • Yavaş yavaş kaybolmak, yok olmak

AĞILAŞMA

[isim]

  • Ağılaşmak durumu