BAĞDAŞMAZLIK Harflerini İçeren 8 Harfli Kelimeler

BAĞDAŞMAZLIK harflerini içeren 8 harfli 25 kelime bulunuyor. 8 harfli BAĞDAŞMAZLIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BAĞDAŞIM24, BAĞDAŞMA23, BAĞDAŞIK23, BAĞLAŞIM22, BAĞLAŞIK21, BAĞLAŞMA21, AĞIZLAMA20, AĞILAŞMA20, BAĞILDAK20, BAĞDAMAK20, AĞLAŞMAK19, DAĞILMAK19, ZAĞLAMAK19, BAĞLAMAK18, DAĞLAMAK18, AĞILAMAK17, BAZLAŞMA17, DIŞLAMAK15, DIZLAMAK15, KABZIMAL15, ADLAŞMAK14, BAŞLAMAK14, DAZLAMAK14, DALAŞMAK14, AŞILAMAK13

AŞILAMAK

[-e]

[-i]

[tıp]

  • Vücutta bağışıklık yaratmak veya yerleşmiş bir hastalığa karşı koyabilmek için hazırlanmış bir aşıyı vücuda vermek, aşı yapmak

[tıp]

  • Başkasına hastalık geçirmek
  • Elde edilmesi istenilen herhangi bir ağacın bir parçasını anaç üzerine kaynaştırarak üretmek
  • Soğuğa sıcak, sıcağa soğuk su katmak

[mecaz]

  • Birtakım düşünce veya duyguları başkasına benimsetmek, telkin etmek, etkilemek

    Çalışıp çabaladı, sonunda bana da tahlilci bir zihniyet aşıladı. - Halide Edip Adıvar

ADLAŞMAK

[nesnesiz]

  • Ad durumuna gelmek, isimleşmek

BAŞLAMAK

  • Görünmek

    Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Etkisini göstermek

    Kış başlarken yapraklar döküldü. - Cahit Uçuk

[-e]

  • Bir işe girişmek, harekete geçmek

    Şairliğe on sekiz yaşında gazel ve rubailerle başlamıştı. - Haldun Taner

[nesnesiz]

  • Çalışır, işler, yürür duruma girmek

    Bundan başka, evlenme hayatı da oldukça başarılı başladı. - Halide Edip Adıvar

  • Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak

    Şiirimiz milletimizin Anadolu'daki teşekkülü ile başlar. - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • başlama!

DAZLAMAK

[nesnesiz]

  • Güç beğenmek, güç beğenir olmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dazlayan daza düşer, kel başlı kıza düşer

DALAŞMAK

[nesnesiz]

[-le]

  • Köpekler boğuşup birbirini ısırmak

[mecaz]

  • Ağız kavgası etmek

    Günün birinde hain bir kedi bir kuyruk parçasını kapıp kaçmış, o da bunun için günlerce karısıyla dalaşmış. - Reşat Nuri Güntekin

DIŞLAMAK

[-i]

[-den]

  • Bir kimse veya bir toplum, bir kimse, bir durum, bir düşünce vb.ni yok saymak, ilgilenmemek

    Durumu düzelmişti, yavaş yavaş kendisini dışlayan topluluğun bireyleri kapılarını açıyordu. - Muzaffer Uyguner

DIZLAMAK

[-i]

  • Dolandırmak, çarpmak, soymak

KABZIMAL (Kelime Kökeni: Arapça ḳabż + māl)

[isim]

[ticaret]

  • Meyve ve sebze üreticileri ile satıcılar arasında aracılık eden kimse, sebze meyve toptancısı, komisyoncu

AĞILAMAK

[-i]

  • Zehirlemek
  • Bir şeye zehir katmak

BAZLAŞMA

[isim]

[kimya]

  • Bir maddenin baz durumuna gelmesi

BAĞLAMAK

[-e]

[-i]

  • Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak

    Gemiyi iskeleye bağlamak.

  • Düğümlemek

    İpi ipe bağlamak.

[-i]

  • Yaraya ilaç koyup bezle sarmak

    Yarayı bağlamak.

[-i]

  • Denk yapmak, paket yapmak

    Yatakları bağlamak. Eşyayı bağlamak.

  • Anlaşma yapmak

    İşleri bugün sözleşmeye bağladı.

[-i]

  • Uyulması zorunlu olmak

    Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. - Anayasa

[-e]

[-i]

  • Eklemek, bir araya getirmek, birleştirmek
  • Başka bir işle uğraşamaz durumda olmak

    Bu iş beni bağladı.

[-i]

  • Sona erdirmek, bitirmek, tamamlamak

[-i]

  • Geçişi engellemek

    Bütün yolları bağlamışlar.

[-i]

  • Birini söz veya yazı ile bağlamak, taahhüt etmek, angaje etmek

[-i]

  • Büyü, muska vb.nin aracılığıyla birinin birtakım isteklerini veya yetkinliğini engellemek, yok etmek

[mecaz]

  • Gönlünü kazanmak

    Bu davranışınız beni size bağladı.

[mecaz]

  • Birinde bir şeye karşı ilgi, istek uyandırarak o şeye ilgi, yakınlık duymasını sağlamak

[mecaz]

  • Bütün ilgisini bir yerde yoğunlaştırmak

    Kızım, ne yapsak da seni bu eve bağlayabilsek acaba? - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: biçerbağlar

DAĞLAMAK

[-i]

  • Kızgın bir demirle hayvan derisine damga vurmak
  • Akan kanı dindirmek veya hasta bölümleri ortadan kaldırmak için vücudun bir yerini kızdırılmış bir metal araçla yakmak

    Kızgın maşa demirini al da kollarını dağla dese dağlayacakmışım. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]

  • Çok sıcak, soğuk veya acı bir şey yakmak

    Soğuk yüzünü dağladı. Biber ağzını dağladı.

[mecaz]

  • Acısı yüreğine işlemek

AĞLAŞMAK

[nesnesiz]

[-le]

  • Birlikte ağlamak

    İhtiyarlar, analar, çocuklar ağlaşıyor / Gökten geniş bir yürek matemimi taşıyor - Faruk Nafiz Çamlıbel

[nesnesiz]

  • Sızlanmak

DAĞILMAK

[nesnesiz]

  • Toplu durumdayken ayrılıp birbirinden uzaklaşmak

    Zaten arkadaşlarımın her biri bir yana dağılmıştı, - Ahmet Ümit

  • Değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek
  • Parçalanarak yayılmak, ufalanmak

    Kentin eski merkezindeki evler kendiliğinden yıkılıyor, bahçe duvarları dökülüp dağılıyordu. - Ayla Kutlu

  • Karışık duruma gelmek, düzeni bozulmak

    Siyah saçları hare hare suyun yüzüne dağıldı. - Cahit Uçuk

[mecaz]

  • Birliği, beraberliği bozulmak

    Golü yiyince takım dağıldı. Babanın ölümünden sonra aile dağıldı.

[mecaz]

  • Bir topluluğun, kuruluşun varlığı son bulmak, fesholunmak, münfesih olmak

[mecaz]

  • Yavaş yavaş kaybolmak, yok olmak

ZAĞLAMAK

[-i]

[halk ağzında]

  • Bilemek