[isim]

• Aratılmak işi

[isim]

• Tartılmak işi

[isim]

• Arıtılmak işi

[sıfat]

• Kenarlarında tırtıl olan

[sıfat]

• Dizemli

[sıfat]

• Olduğundan fazla gösterilen, abartmalı, mübalağalı

  Sinek, kurtçukların çevresinde abartılı bir vızıltıyla dönenip duruyor. - Adalet Ağaoğlu

[zarf]

• Abartarak, abartılı olarak, mübalağalı bir biçimde

[sıfat]

• Düzgün, düzenli

  Acaba Gecik'te rabıtalı bir ev bulmak kabil mi? - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

• Sözünü bilen, tutarlı, ağırbaşlı

  Gönül isterdi ki herkes akıllı ve rabıtalı olsun. - Abdülhak Şinasi Hisar

• Bağlantılı

[isim]

• Şartlamak işi

[isim]

• Taşlatmak işi

[isim]

• Arılaşmak durumu, arılanma, özleşme

  Zaman günümüze yaklaştıkça dilin arılaşmasına özen gösterdim. - Erendiz Atasü

[isim]

• Aşılatmak işi

[sıfat]

• Altmış sıfatının üleştirme sayı sıfatı

• Her birine altmış, her defasında altmışı bir arada olan

[sıfat]

• Gürültülü patırtılı

  Ben kendim, ırk ve din ayrılığına bakmadan bu şamatalı politika dünyasında daima insanların birliğine inanıyordum. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]

• Çok eğlenceli

[isim]

• Tartılma işi

[isim]

• Birbirine karşıt düşünceleri karşılıklı savunma

  Karşısındakilerin tartışmaları çabuk bıraktıklarına da dikkat etmedi. - Tarık Buğra

• Karşılıklı ağır sözler söyleyerek yapılan çekişme, atışma, ağız dalaşı, dil dalaşı, dil kavgası, ağız kavgası, münakaşa

  Erkekler arasında sahte kadın olup olmadığı üstüne tartışmalar kızıştı. - Lâtife Tekin

• Bir sorun üzerine sözle veya yazılı olarak karşılıklı, bazen de sertçe savunma

  Bu açıklamalar ilginç tartışmalara yol açtı ve düşündürücü sorunlar çıktı ortaya. - Melih Cevdet Anday

Ata Sözleri ve Deyimler

• tartışma götürmek
• tartışmaya girmek