[-i]

[mantık]

• Özel diye alınan bir şeye, genel bir kavramın altında yer vermek

[isim]

• Kolalamak işi

[-i]

[halk ağzında]

• Zehirlemek, ağılamak

• Otamak

[-i]

• Bal sürmek

[nesnesiz]

• Kısrak doğurmak

[-e]

[-i]

• Yalama işini yaptırmak

[-i]

• Az denecek bir miktara indirmek

  İlk işleri kullandıkları renkleri azaltmak oluyor. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

• Eskisinden az bir duruma getirmek

  Dosta saygısızlık, dosttan çok saygısızın değerini azaltır. - Nermi Uygur

• Etkisini yitirmesine sebep olmak, hafifletmek

  Günlerdir kafasında, yüreğinde gittikçe artan ağırlığı biraz olsun azaltır mıydı bu? - Yusuf Atılgan

[isim]

• Bol duruma getirme

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Bollaşmak

[-i]

• Belirli bir süre birinin dikkat ve ilgisini başka bir şey üzerine çekmek, meşgul etmek

  Gazino varmış / Denize karşı / Beni oyalarmış / Dükkânlarıyla çarşı - Behçet Necatigil

• Vakit kazanmak için aldatmak

• Eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek

  Biz onu eğlendirdiğimiz kadar o da bizi oyalamıştı. - Falih Rıfkı Atay

• Bekletmek

[-i]

• Oya ile süslemek

  Yâr mendilin oyaladım / Baş harfini koyamadım - Halk türküsü

[isim]

• Roman, hikâye, tiyatro eseri vb. edebî türlerde olayları oluşturma, yansıtma

  Yengecin Kıskacı'nı yazarken tipleme, olaylama, kurgulama sürecini görselliğin en uç noktalarına götürmeye çalıştım. - Attila İlhan

[sıfat]

• Kısa boylu, şişman, tıknaz ve tombulca

  O, o zaman vara yoğa gülen tombalak bir çocuktu. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• Yollatmak işi

[-e]

[-i]

• Göndermek

  Hekim hademeleri aşağıya yolladı. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

• Yoklatmak işi