[isim]

• Bir yerde kendi kendine birikmiş olan şey

  Komşunun kazları birikintilerde kanat çırpıp bağırıyordu. - Reşat Enis

[sıfat]

• Bakalit kaplamalı

[sıfat]

• Belirtisi olan

• Belirtilmiş olan, belirli kılınan

[sıfat]

• Bol, verimli

  Ey vatanın bağrı yanık bucağı / Hani senin bereketli hasadın - Mehmet Emin Yurdakul

Ata Sözleri ve Deyimler

• bereketli ola! (veya olsun!)

[sıfat]

• Gerçeği görebilen, uzağı görebilen, basireti olan, sağgörülü

[isim]

[denizcilik]

• Derinlik ölçümü

[sıfat]

• Sınıfta kalıp derslere devam etmeyen (öğrenci)

[sıfat]

• Bariyeri olan

[isim]

• Şarbon hücresi gibi hareketsiz bakteri

[isim]

• Belirli bir konudan iyi anlayan ve bir anlaşmazlığı çözümlemek için kendisine başvurulan kimse, uzman, ehlihibre, ehlivukuf, eksper

[hukuk]

• Çözümlenmesi özel veya bilimsel bilgiye dayanan konularda oyuna veya düşüncesine başvurulan kimse, ehlihibre, ehlivukuf

[sıfat]

• Bileziği olan

• Bilezik takmış olan

  Panjurun gölgesinde beliren altın bilezikli, zayıf bir kadın kolu gördüm. - Halide Edip Adıvar

[isim]

• Bilecik ilinden olan kimse

[isim]

• Çalıştırıcı, öğretici, belletmen, müzakereci

[sıfat]

• Becerisi olan, elinden iş gelen, usta, maharetli, mahir, mahirane

  Halk, onun çok becerikli bir müdür olduğuna inanır. - Salâh Birsel

[isim]

• Barbut oynatan kimse