AĞAÇLAŞMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
AĞAÇLAŞMAK harflerini içeren 5 harfli 26 kelime bulunuyor. 5 harfli AĞAÇLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
ÇAĞMA16,
AKALA
- Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir tür pamuk
ALAKA (Kelime Kökeni: Arapça ʿalāḳa)
-
İlgi
Sporla alakası var, dedimse öyle sıkı fıkı bir alaka değil. - Nazım Hikmet
- Gönül bağı
Ata Sözleri ve Deyimler
- alaka (veya alakasını) çekmek (veya toplamak veya uyandırmak)
- alaka duymak
- alakayı (veya alakasını) kesmek
Birleşik Kelimeler: kelalaka
ALMAK
-
Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak
Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı
- Satın almak
-
Ele geçirmek, fethetmek
Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin
-
Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak
Çocuğu okuldan aldı.
- Birlikte götürmek
-
İçine sığmak
Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.
- Kabul etmek
-
Kendine ulaştırılmak, iletilmek
Mektup almak. Haber almak.
-
İçeri sızmak, içine çekmek
Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.
-
Erkek, kadınla evlenmek
O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal
-
Sürükleyip götürmek
Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.
- Kazanmak, elde etmek
-
Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak
Soğuk almak. Ceza almak.
-
Bürümek, sarmak, kaplamak
Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.
-
Kısaltmak, eksiltmek
Ceketin boyundan almak.
-
Yolmak, koparmak
Kaş almak.
-
Temizlemek
Karyolanın altını süpürge ile al.
-
İçeri girmesini sağlamak
Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı
-
Tat veya koku duymak
Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.
-
Örtmek, koymak
Paltosunu sırtına aldı.
-
Yol gitmek, mesafe katetmek
O yolu bir saatte alırsınız.
-
Çalmak
Cebimden saatimi almışlar.
-
Soldurmak
Güneş perdelerin rengini aldı.
-
Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak
Dalağını aldılar.
-
Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek
Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner
-
Göreve, işe başlatmak
Yeni bir kapıcı aldı.
- Görevden, işten çekmek
-
Başlamak
Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü
-
İçecek veya sigara içmek
Tadına bakmak için bir yudum aldım.
-
Yutmak, kullanmak
İlaç almak.
-
Kazanç sağlamak
Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.
-
Gidermek, yok etmek
İçine biraz su koy, tuzunu alır.
- Yer değiştirmek
Ata Sözleri ve Deyimler
- al (veya alın) ...
- alaşağı etmek
- al aşağı vur yukarı
- al benden de o kadar
- al birini, vur ötekine (veya birine)
- aldı
- aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
- aldı sazı eline
- al gülüm ver gülüm
- alıp başını gitmek
- alıp götürmek
- alıp satmaz görünmek
- alıp sattığı olmamak
- alıp vereceği olmamak
- alıp verememek
- alıp vermek
- alıp yürümek
- al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
- almadan vermek Allah'a mahsus
- almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
- al malın iyisini, çekme kaygısını
- alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
- al sana bir ... daha
- al takke ver külah
Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz
KALMA
-
Kalmak işi
Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar
-
Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan
Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin
Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma
MALAK
- Manda yavrusu
ALÇAK
-
Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı
Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna. - Elif Şafak
- Aşağıda olan, yüksek olmayan (yer)
-
Kısa (boy)
Alçak boylu bir adam.
- Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain
Ata Sözleri ve Deyimler
- alçaktan uçmak
- alçak uçan yüce konar, yüce konan alçak uçar
- alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır
- alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır
- alçak yer yiğidi hor gösterir
Birleşik Kelimeler: alçak basınç, alçak gerilim, alçak gönüllü, alçak kabartma, alçak ses, alçak yaylak, yalımı alçak
ÇAKAL (Kelime Kökeni: Farsça şaġāl)
-
Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)
Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor. - Etem İzzet Benice
- Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse
- Titiz, huysuz
- Görgüsüz
Birleşik Kelimeler: çakal armudu, çakalboğan, çakal eriği, çakal yağmuru
ÇALAK (Kelime Kökeni: Farsça çālāk)
- Eline ayağına çabuk, atik, çevik
-
Eline ayağına çabuk, atik, çevik bir biçimde
Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim. - Yahya Kemal Beyatlı
KALÇA
-
Gövdenin arka bölümünde, bacakların birleştiği yerle bel arasındaki şişkin bölge
Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı. - Ömer Seyfettin
Birleşik Kelimeler: kalça kemiği
LAÇKA (Kelime Kökeni: İtalyanca lascia)
- Gemi halatının gevşetilip boşa bırakılması
- Gevşemiş, verimsiz duruma gelmiş, düzeni bozulmuş
Ata Sözleri ve Deyimler
- laçka etmek
- laçka olmak
ŞALAK
- Büyümemiş karpuz
AŞAMA
- Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye
-
Varılması istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri, evre, basamak, adım, merhale
Onlar biçkiyi, provayı öğrenme aşamasına gelmişlerdi. - Ayla Kutlu
- Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap
Birleşik Kelimeler: aşama sırası
AŞMAK
-
Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek
İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz. - Falih Rıfkı Atay
- Süre geçmek, bitmek, sona ermek
-
Geçmek
Üstelik çekingenliğin de kaybolmuş hatta sokulganlığı aşarak girişkenlik derecesini bulmuştu. - Tarık Buğra
- Erkek hayvan dişisiyle çiftleşmek
-
Görünmeden kaçmak
Herif çoktan aşmış.
Birleşik Kelimeler: sınıraşan
AÇMAK
-
Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek
Kapıyı açıp içeri giriyorum. - Adalet Ağaoğlu
-
Engeli kaldırmak
Karla kapanan yolu açmak.
-
Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak
Kadın hamalı dışarı çıkardı, sonra çantasını açıp birkaç lira çıkardı. - Memduh Şevket Esendal
- Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak
-
Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak
Su borusunu açmak.
-
Alanını genişletmek
Anıtın çevresini açmak.
-
Birbirinden uzaklaştırmak
Kollarını açtı.
-
Yarmak
Çıbanı açmak.
-
Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak
Yumağı açmak.
- Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak
- Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek
-
Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak
Dönüş yolunda radyoyu açtık. - Elif Şafak
-
Alışverişi başlatmak
Bakan, tütün piyasasını açtı.
-
Rengin koyuluğunu azaltmak
Bu boyayı biraz daha açmalı.
-
Yakışmak, güzel göstermek
Bu renk odayı açtı.
- Ferahlık vermek
-
Beğenmek
Burası beni açmadı, başka yere gidelim.
- Bir konu ile ilgili konuşmak
-
Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek
Size derdimi açmaya geldim. - Falih Rıfkı Atay
- Satranç, poker vb. oyunları başlatmak
-
Yapmak, düzenlemek
Sınav açmak.
-
Ayırmak, tahsis etmek
Senin için üst katta bir oda açtık.
-
Görünür duruma getirmek
Kollarını, göğsünü açmış.
-
Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak
Hava açtı.
-
Geçit sağlamak
İki oda arasına kapı açtık.
-
Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek
Öğretmen sürekli konuşuyor, öğrenciyi açmak istiyordu.
- Savaşla almak, fethetmek
Ata Sözleri ve Deyimler
- aç gözünü, açarlar gözünü
- açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna
- açtı ağzını, yumdu gözünü
Birleşik Kelimeler: yivaçar
ALMAÇ
- Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, reseptör