AÇIKGÖZLEŞMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
AÇIKGÖZLEŞMEK harflerini içeren 6 harfli 30 kelime bulunuyor. 6 harfli AÇIKGÖZLEŞMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
GÖÇMEK20,
KILMAK
- Etmek, yapmak
ÇEKMEK
-
Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek
Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. - Reşat Nuri Güntekin
- Taşıtı bir yere bırakmak, koymak
-
Germek
İpi çekmek.
- İçine almak, emmek
-
Bir yerden başka bir yere taşımak
Ekini tarladan çekmek.
-
Bir amaçla ortadan kaldırmak
Piyasadaki parayı çekmek.
-
Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak
Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi. - Tarık Buğra
-
Atmak, vurmak
Dayak çekmek. Şut çekmek.
- Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak
-
Güç durumlara dayanmak, katlanmak
Yalnız bende meçhul bir hastalık vardı. Sekiz yaşından beri çekiyordum. - Peyami Safa
-
Tartıda ağırlığı olmak
Tartsaydınız kırk, kırk beş kilodan fazla çekmezdi. - Peyami Safa
-
Döşemek
Kablo çekmek.
-
Herhangi bir engel kurmak
Derenin kış yaz kurumayan suları böğürtlen fidanlarını yükseltmiş, iki tarafa yemiş dolu bir koyu çit çekmiş. - Refik Halit Karay
-
Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak
Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim diye bekleşiyorlar. - Sait Faik Abasıyanık
-
İmbik yardımı ile elde etmek
İspirto çekmek. Gül yağı çekmek.
- Çizgi durumunda uzatmak
-
Aynısını yazmak veya çizmek
Yazıyı temize çekmek. Kopya çekmek.
-
Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak
Bardak çekmek.
- Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak
-
Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerine kaydetmek
Fotoğraf çekmek. Film çekmek.
-
Taşıma gücü olmak
Bu araba 500 kilodan çok yük çekmez.
-
Öğütmek
Kahve çekmek.
- Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak
- Hoşa gitmek, sarmak
-
Kaçan ilmeği örmek
Çorap çekmek.
-
Masrafını karşılamak, ikramda bulunmak
Beni Konya Lezzet Lokantasına götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti. - Halide Edip Adıvar
-
Bir duyguyu içinde yaşatmak
Ona yanıyorum, onun hasretini çekiyorum. - Refik Halit Karay
-
Yürütmek, sürmek
Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın. - Yahya Kemal Beyatlı
-
Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek
Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur. - Tarık Buğra
-
Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak
Sorguya çekmek.
-
Herhangi bir anlama almak
Bak, sözümü nereye çekti!
-
Örtmek, giymek
Yorganınızı başınıza çeker ve uykunuza devam edersiniz. - Refik Halit Karay
- Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek
-
Yol, ay sürmek
Sevmediğim ayların çoğu otuz bir çeker, uzundur. - Burhan Felek
-
Daralıp kısalmak
Kumaşı yıkayınca çekti.
-
Asmak
Açıkta durduk. Demir attık. Kayığa tehlike bayrakları çektik. - Halikarnas Balıkçısı
- Boya, badana vb. sürmek
-
Yollamak
Çektikleri telgrafı babasıyla annesi, bakalım, alabilecekler mi? - Attila İlhan
-
Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak
Tulumba, suyu iyi çekiyor. Baca iyi çekiyor.
- Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek
- Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı
- Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak
-
İçki içmek
Çok kimse rakısını bağında çekiyordu. - Falih Rıfkı Atay
Ata Sözleri ve Deyimler
- çek! (veya çek arabanı!)
- çekeceği olmak
- çekip almak
- çekip çevirmek
- çekip gitmek
- çekip vurmak
- çekiver kuyruğunu
Birleşik Kelimeler: çekçek, çek valf, çekyat, tutçek, dörtçeker, nemçeker, topçeker, yükçeker
ÇELMEK
- Ayak uzatarak birisini düşürmek
-
Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek
En tutulmaz penaltıları çeler ama bazen de bakarsın, bacak arasından en olmayacak golleri yerdi. - Haldun Taner
- Örtü vb.ni örtünüp iki ucunu bağlamak
- Bir şeyin kenarını verev veya çapraz kesmek, çalmak
- Topa gidiş yönünü değiştirecek biçimde vurmak
-
Kendi yanına çekmek, beğenisini, sevgisini kazanmak
Gönlümü çelen bir söz söyle.
-
Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirine ters düşmek
Bu sözünüz deminkini çeliyor.
KIŞLAK
- Kışın barınılan yer
- Kışın orduların, göçebe oymakların hayvanlarıyla birlikte yayladan inip konakladıkları yer
KAÇLIK
-
Bir nesnenin sayıca ne kadar olduğunu soran söz
Kaçlık paket istersiniz?
KALKIŞ
- Kalkma işi
Ata Sözleri ve Deyimler
- kalkışa geçmek
Birleşik Kelimeler: kalkış yarışı
MEŞALE (Kelime Kökeni: Arapça meşʿale)
-
Ucunda alev çıkarabilen yanıcı bir madde bulunan, aydınlatmaya yarayan değnek
Galip, ıssız bir gece içinde, ılık bir bahçede, bir havuz kenarında yanan bir meşaledir. - Asaf Halet Çelebi
- Bir düşüncenin öncüsü
Ata Sözleri ve Deyimler
- meşale çekmek
ZEKÂLI
- Zeki olan
Birleşik Kelimeler: geri zekâlı, üstün zekâlı
ÇIKMAK
-
İçeriden dışarıya varmak, gitmek
Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. - Falih Rıfkı Atay
-
Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek
Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. - Atatürk
-
Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak
Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. - Haldun Taner
-
Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek
Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık. - Yusuf Ziya Ortaç
-
Süresi dolduğunda ayrılmak
Daireden çıkmak. Hastaneden çıkmak. Cezaevinden çıkmak.
-
Yapılmak, yürümek
Bu dairede işler kolay çıkmaz.
-
Yetişecek ölçüde olmak
Bu kumaştan bir palto çıkar mı?
-
Eksilmek
Dörtten iki çıkarsa iki kalır.
-
Meydana gelmek
Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır. - Reşat Nuri Güntekin
-
Sıyrılmak, ayrılmak
Bebeğin patiği çıktı.
-
Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak
Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak.
-
Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek
Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra. - Tarık Dursun K.
-
Bir şeyin yukarısına doğru yürümek
Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık. - Refik Halit Karay
-
Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak
Sularda bakteri çıktı.
-
Yetkili birinin makamına iş için gitmek
Başkana çıkmak.
-
Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak
Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.
- Bir konu yetkililerce karara bağlanmak
-
Mal olmak
Bu ev dört milyara çıktı.
-
Oyunda herhangi bir rolü oynamak
Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. - Bedri Rahmi Eyuboğlu
-
Bir yere ulaşmak, varmak
Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar. - Memduh Şevket Esendal
-
Karaya ayak basmak
1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. - Atatürk
-
Yayılmak, duyulmak
Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu. - Ahmet Hamdi Tanpınar
-
Olmak, bulunmak, var olmak
Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Bir iddia ile ortalıkta görünmek
Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın. - Peyami Safa
-
Yayılmak
Lağımdan pis kokular çıkıyor.
-
Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek
Güreşte ona çıkacak kimse yok.
-
Bulaşmak
Kravatın boyası gömleğe çıktı.
-
Binaya kat eklemek
Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.
-
Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak
Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı? - Memduh Şevket Esendal
-
Niteliği sonradan anlaşılmak
Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. - Reşat Nuri Güntekin
-
Belirmek, tanınmak
Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı. - Muzaffer İzgü
-
Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak
Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.
-
Yerinden oynamak
Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı. - Reşat Nuri Güntekin
-
Görünür veya belli bir durumda bulunmak
Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.
-
Oluşmak, olmak
Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.
- Piyasaya sürülmek
-
Bitmek, büyümek, sürmek
Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı.
-
Verilmek
Maaş çıkmak. Emir çıkmak.
-
Ay veya mevsim geçmek
Mart çıktı. Kış çıktı.
-
Yeni yetişip satışa sunulmak
Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı.
-
Yükselmek, artmak
Fiyatlar çıktı.
- Artırmak, fiyatı yükseltmek
- Sesini yükseltmek
- Büyük abdest bozmak
-
Giderilmek, yok olmak
Leke çıktı.
-
Unutmak
O söz benim hatırımdan çıkmadı.
-
Ay, Güneş görünmek
Hava açılmış, ay çıkmıştı. - Refik Halit Karay
Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Yayımlanmak
Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu. - Yusuf Ziya Ortaç
-
Gelmek
Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. - Refik Halit Karay
-
Gerçekleşmek
İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya! - Memduh Şevket Esendal
-
Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak
Arabanın direksiyonu çıkmak.
-
Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek
Ev, ev olmaktan çıktı.
-
Flört etmek
Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım. - Attila İlhan
-
Erişmek, görmek
Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım. - Sait Faik Abasıyanık
-
Harcamak zorunda kalmak
Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.
-
Vermeye katlanmak
Çık bakalım paraları!
Ata Sözleri ve Deyimler
- çıkmadık canda umut var
Birleşik Kelimeler: bata çıka, batçık, battıçıktı, zıpçıktı
ÇAMLIK
- Çam ağaçları çok olan yer
-
Çam korusu
Merdivenleri, çamlığı ve çardağı bir geyik gibi sekerek koştu. - Falih Rıfkı Atay
GELMEK
-
Ulaşmak, varmak
Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş - Bekir Sıtkı Erdoğan
-
Getirmek
Adamı Ödemiş'ten aldım geldim, her masrafını çektim. - Necati Cumalı
-
Oturmaya, ziyarete gitmek
Dün akşam amcamlar bize geldi.
-
İsabet etmek
Attığı top gözüme geldi
-
Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek
Eski çağlardan birçok anıt çağımıza kadar gelmiştir.
- Ortaya çıkmak, doğmak
-
Belli bir süre dolmak
Vakit kuşluğu aşmış, öğleye geliyordu. - Necati Cumalı
- Belli bir zamana ulaşmak
-
Kadar olmak
Boyu ancak omzuna geliyor.
-
Çıkmak, yönelmek
Merak etme, ondan kimseye kötülük gelmez.
-
İzlemek, takip etmek
Çocuklar arkadan geliyordu.
-
Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak
Kahve Brezilya'dan geliyor.
-
Katılmak, eklenmek
Türkçede ekler kelimelerin sonuna gelir.
- Türemek
-
Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek
Şimdi sözü burada kesip asıl konumuza gelelim.
-
Sonuç çıkmak
Bu davranışlardan ne gelir bilinmez.
-
Dayanmak, tahammül etmek
Birazcık üşütmeye gelmiyor, hemen hastalanıyor.
-
Kendine yapılan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak
Kadri o adamlardandır ki iyi davranmaya, yüz vermeye gelmez. - Memduh Şevket Esendal
Bizim baştan savma işe gelmediğimizi bilirsin. - Refik Halit Karay
-
Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek
Dediğime geldiniz mi?
-
Etkisini herhangi bir biçimde göstermek
Buranın havası iyi geldi. Burası bana çok sıcak geldi.
-
Kazanılmak, sağlanılmak
Çiftlikten onlara ayda beş yüz milyon lira gelir.
-
Uymak
Bu ayakkabı sana küçük gelir.
-
Olmak, -e uğramak
Felç gelmek. Başımıza bir bela geldi.
-
Akmak
Burnundan kan geldi. Musluktan su gelmiyor.
-
Düşmek, rast gelmek
Buraya ışık gelmiyor.
-
Görünmek, sanılmak
Baygın da olsa yabancı bir kadını böyle kucağında tutmak ona pek ayıp bir şey gibi geldi. - Haldun Taner
-
Uygun düşmek
Caddelerde oturmaya gelmez. - Ömer Seyfettin
- Başlamak, ortaya çıkmak
-
Mal olmak
Bu bardakların tanesi yüz liraya geldi.
-
Biriyle birlikte gitmek
Ben İstanbul'a gidiyorum, benimle gelir misiniz?
-
İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil
Uykusu gelmek.
-
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
Alışageldiğimiz bir anlamı vardı.
-
-mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar
Görmezlikten gelmek. İşitmezlikten gelmek.
-
Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar
Yola gelmek. Meydana gelmek. Hatıra gelmek. Akla gelmek.
-
-dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil
Baktıkça bakası gelmek. Yedikçe yiyesi gelmek.
-
Herhangi bir sırada bulunmak
Başta gelmek. Önde gelmek. Birinci gelmek.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ...-e gelince
- gel de (veya gelsin de)
- gel demesi kolay ama git demesi güçtür
- gel denilen yere gitmeye ar eyleme, gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme
- geldik yüze, çıktık düze
- geleceği varsa göreceği de var
- gelip çatmak (veya dayanmak)
- gelip geçmek
- gel keyfim gel
- gelsin ... (veya gelsin ... gitsin ...)
- gel zaman git zaman
Birleşik Kelimeler: gelgeç, gelgel, gelip geçici, gide gele, gitmeli gelmeli, varagele, rastgele, taygeldi, gelgelelim, kendigelen, karşı gelim, tümdengelim, söz gelimi, süregelmek
KIZMAK
-
Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak
Taşlar güneşten kızmıştı.
- At, eşek vb. hayvanlar çiftleşmek istemek, kösnümek
- Dişi kuşlar zamanı gelip kuluçkaya yatma isteği göstermek
-
Öfkelenmek, sinirlenmek
Dakikalar geçtikçe sakinleşiyor, sakinleştikçe de için için kızıyor, üzülüyordum. - Etem İzzet Benice
Ata Sözleri ve Deyimler
- kızıp durmak
Birleşik Kelimeler: kıza köpüre, kızmabirader
LAZIME (Kelime Kökeni: Arapça lāzime)
- Yapılması gerekli olan şey
- Gerekçe
ZAMKLI
- Üstüne zamk sürülmüş
Birleşik Kelimeler: zamklı kâğıt
ÇIKMAZ
-
Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan yol, sokak
Bu apartmanın olduğu çıkmazda bir garaj, bir eski ahır, üç esrarlı ve daima kapalı depodan başka bir şey yoktur. - Halide Edip Adıvar
- Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan
Ata Sözleri ve Deyimler
- çıkmaza girmek
- çıkmaza sokmak
- çıkmaz ayın son çarşambası
- çıkmazda olmak
Birleşik Kelimeler: çıkmaz sokak