AÇIKGÖZLEŞME Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

AÇIKGÖZLEŞME harflerini içeren 6 harfli 21 kelime bulunuyor. 6 harfli AÇIKGÖZLEŞME kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Açıkgözleşme ile başlayan 6 harfli kelimeler. İçinde Açıkgözleşme olan 6 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

GÖÇMEK20, GÖZEME20, GÖZLEM20, ÇÖZMEK19, GÖMLEK17, GEÇMEZ17, KAZGIÇ17, ÇÖMLEK16, ÖZLEME16, ÖZEMEK16, ÖLÇMEK16, ÇIKMAZ14, GEÇMEK14, GEZMEK14, ÇAMLIK11, GELMEK11, LAZIME11, ZAMKLI11, ÇELMEK10, MEŞALE10, ZEKALI10

ÇELMEK

[-i]

  • Ayak uzatarak birisini düşürmek
  • Yolundan çevirmek, engel olmak, engellemek

    En tutulmaz penaltıları çeler ama bazen de bakarsın, bacak arasından en olmayacak golleri yerdi. - Haldun Taner

  • Örtü vb.ni örtünüp iki ucunu bağlamak
  • Bir şeyin kenarını verev veya çapraz kesmek, çalmak

[spor]

  • Topa gidiş yönünü değiştirecek biçimde vurmak

[mecaz]

  • Kendi yanına çekmek, beğenisini, sevgisini kazanmak

    Gönlümü çelen bir söz söyle.

[mecaz]

  • Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirine ters düşmek

    Bu sözünüz deminkini çeliyor.

MEŞALE (Kelime Kökeni: Arapça meşʿale)

[isim]

  • Ucunda alev çıkarabilen yanıcı bir madde bulunan, aydınlatmaya yarayan değnek

    Galip, ıssız bir gece içinde, ılık bir bahçede, bir havuz kenarında yanan bir meşaledir. - Asaf Halet Çelebi

[mecaz]

  • Bir düşüncenin öncüsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • meşale çekmek

ZEKÂLI

[sıfat]

  • Zeki olan

Birleşik Kelimeler: geri zekâlı, üstün zekâlı

ÇAMLIK

[isim]

  • Çam ağaçları çok olan yer
  • Çam korusu

    Merdivenleri, çamlığı ve çardağı bir geyik gibi sekerek koştu. - Falih Rıfkı Atay

GELMEK

[-e]

[nesnesiz]

[-den]

  • Ulaşmak, varmak

    Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş - Bekir Sıtkı Erdoğan

  • Getirmek

    Adamı Ödemiş'ten aldım geldim, her masrafını çektim. - Necati Cumalı

  • Oturmaya, ziyarete gitmek

    Dün akşam amcamlar bize geldi.

  • İsabet etmek

    Attığı top gözüme geldi

  • Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek

    Eski çağlardan birçok anıt çağımıza kadar gelmiştir.

  • Ortaya çıkmak, doğmak
  • Belli bir süre dolmak

    Vakit kuşluğu aşmış, öğleye geliyordu. - Necati Cumalı

  • Belli bir zamana ulaşmak
  • Kadar olmak

    Boyu ancak omzuna geliyor.

  • Çıkmak, yönelmek

    Merak etme, ondan kimseye kötülük gelmez.

  • İzlemek, takip etmek

    Çocuklar arkadan geliyordu.

  • Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak

    Kahve Brezilya'dan geliyor.

  • Katılmak, eklenmek

    Türkçede ekler kelimelerin sonuna gelir.

  • Türemek
  • Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek

    Şimdi sözü burada kesip asıl konumuza gelelim.

  • Sonuç çıkmak

    Bu davranışlardan ne gelir bilinmez.

  • Dayanmak, tahammül etmek

    Birazcık üşütmeye gelmiyor, hemen hastalanıyor.

  • Kendine yapılan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak

    Kadri o adamlardandır ki iyi davranmaya, yüz vermeye gelmez. - Memduh Şevket Esendal

    Bizim baştan savma işe gelmediğimizi bilirsin. - Refik Halit Karay

[-e]

  • Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek

    Dediğime geldiniz mi?

  • Etkisini herhangi bir biçimde göstermek

    Buranın havası iyi geldi. Burası bana çok sıcak geldi.

  • Kazanılmak, sağlanılmak

    Çiftlikten onlara ayda beş yüz milyon lira gelir.

  • Uymak

    Bu ayakkabı sana küçük gelir.

  • Olmak, -e uğramak

    Felç gelmek. Başımıza bir bela geldi.

  • Akmak

    Burnundan kan geldi. Musluktan su gelmiyor.

  • Düşmek, rast gelmek

    Buraya ışık gelmiyor.

  • Görünmek, sanılmak

    Baygın da olsa yabancı bir kadını böyle kucağında tutmak ona pek ayıp bir şey gibi geldi. - Haldun Taner

[-e]

  • Uygun düşmek

    Caddelerde oturmaya gelmez. - Ömer Seyfettin

[-e]

  • Başlamak, ortaya çıkmak
  • Mal olmak

    Bu bardakların tanesi yüz liraya geldi.

  • Biriyle birlikte gitmek

    Ben İstanbul'a gidiyorum, benimle gelir misiniz?

  • İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil

    Uykusu gelmek.

[yardımcı fiil]

  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Alışageldiğimiz bir anlamı vardı.

  • -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar

    Görmezlikten gelmek. İşitmezlikten gelmek.

  • Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar

    Yola gelmek. Meydana gelmek. Hatıra gelmek. Akla gelmek.

  • -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil

    Baktıkça bakası gelmek. Yedikçe yiyesi gelmek.

  • Herhangi bir sırada bulunmak

    Başta gelmek. Önde gelmek. Birinci gelmek.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ...-e gelince
  • gel de (veya gelsin de)
  • gel demesi kolay ama git demesi güçtür
  • gel denilen yere gitmeye ar eyleme, gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme
  • geldik yüze, çıktık düze
  • geleceği varsa göreceği de var
  • gelip çatmak (veya dayanmak)
  • gelip geçmek
  • gel keyfim gel
  • gelsin ... (veya gelsin ... gitsin ...)
  • gel zaman git zaman

Birleşik Kelimeler: gelgeç, gelgel, gelip geçici, gide gele, gitmeli gelmeli, varagele, rastgele, taygeldi, gelgelelim, kendigelen, karşı gelim, tümdengelim, söz gelimi, süregelmek

LAZIME (Kelime Kökeni: Arapça lāzime)

[isim]

[eskimiş]

  • Yapılması gerekli olan şey

[matematik]

[mantık]

  • Gerekçe

ZAMKLI

[sıfat]

  • Üstüne zamk sürülmüş

Birleşik Kelimeler: zamklı kâğıt

ÇIKMAZ

[isim]

  • Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan yol, sokak

    Bu apartmanın olduğu çıkmazda bir garaj, bir eski ahır, üç esrarlı ve daima kapalı depodan başka bir şey yoktur. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

[mecaz]

  • Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çıkmaza girmek
  • çıkmaza sokmak
  • çıkmaz ayın son çarşambası
  • çıkmazda olmak

Birleşik Kelimeler: çıkmaz sokak

GEÇMEK

[-e]

  • Bir yerden başka bir yere gitmek

    Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. - Tarık Buğra

[-den]

  • Bir yandan girip diğer yandan çıkmak

    İplik iğne deliğinden zor geçti.

[-den]

  • Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek

    Eve giderken sizin sokaktan geçeriz.

[-den]

  • Bir duruma uğramak, konu olmak

    Dayaktan geçmek. Muayeneden geçmek.

[-den]

  • Bırakmak, vazgeçmek

    Bana yârden geç derler / Seven yârden geçilir mi? - Halk türküsü

[-de]

  • Yaşamak

[-den]

  • Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak

    Hakkın var. Ne çare ki bizden geçti diye söyleniyor. - Reşat Nuri Güntekin

[-de]

  • Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek

    Bu odanın içinde geçen aşk anları artık çok uzaklardaydı. - Attila İlhan

[-e]

[-i]

[-den]

  • Hastalık bulaşmak, sirayet etmek

    Hastalık bana ondan geçti.

[-e]

[-den]

  • Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek

    Bu titizlik ona babasından geçmiş.

[-e]

[-den]

  • Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek
  • Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak

    İstanbul'a geçecek değil, parmağımı kımıldatacak takatim yok. - Sermet Muhtar Alus

  • Yerini bırakıp başka yer almak

[-den]

  • Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak

    Şimdiki tuluat artistlerinin çoğu oradan geçtiler. - Sait Faik Abasıyanık

  • Etki yapmak, işlemek

    Soğuk, ciğerime geçti. Başına güneş geçmiş.

  • Görev almak

    İktidara geçmek.

  • Kalmak, devrolmak

    Paralar suyunu çekti. Fabrika da olduğu gibi Nihat'a geçti. - Necip Fazıl Kısakürek

[-i]

  • Geride bırakmak, aşmak

    Bizim yelkenli vapuru geçecek. Ordu sınırı geçti. Çocuğun boyu babasını geçti.

[nesnesiz]

  • Tükenmek, bitmek, sona ermek

    Yavaş yavaş bu hırs geçer. - Falih Rıfkı Atay

[-i]

  • Üstünlük sağlamak

[-i]

  • Söylemeden veya bitirmeden atlamak

    O meseleyi geçelim. O bahsi geç!

[-i]

  • Zamanı aşmak, geride bırakmak

    Şehzadebaşı'na geldikleri zaman saat onu geçiyordu. - Peyami Safa

[-le]

  • Harcamak

    Bütün günüm seni takip etmekle geçti. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[-i]

  • Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek

[-i]

[-den]

  • Birinden meşk etmek

    Bu şarkıyı kimden geçtiniz.

  • Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek

    Ankara haberlerini gazetesine geçiyormuş.

[nesnesiz]

  • Sönmek

    Ocak sönmüş, koru bile geçmişti. - Nabizade Nâzım

  • Yazılmak, girmek

    Tarihe geçmek. Kitaba geçmek.

[nesnesiz]

  • Sürümü olmak, satılmak

[-e]

[-i]

  • Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak

    Kısa süren bir hastalıktan sonra göçüp gideceğini hissetmiş hatta ölümünün gazetelere bile geçmemesini istemişti. - Halide Edip Adıvar

[nesnesiz]

  • Kullanımda olmak, tedavülde olmak

    Bu para artık geçmiyor.

[nesnesiz]

  • Kabul edilemez olmak

    Senin paran burada geçmez.

[nesnesiz]

  • Okulda, sınavda başarı göstermek

    Çocuk bu yıl geçti.

  • Bir yere gidip oturmak

[nesnesiz]

  • Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak

    Bu karpuz geçmiş.

[nesnesiz]

  • Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak

    Görmedim, dedi, geçti.

[argo]

[yardımcı fiil]

  • Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar

    lska geçmek. Diskur geçmek.

[-e]

[-i]

[halk ağzında]

  • Çekiştirmek, yermek

    Beni sana geçmişler / Vallahi ben demedim - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • geç! (veya geç efendim!)
  • geçiniz
  • geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni
  • geçti Bor'un pazarı (sür eşeğini Niğde'ye)
  • geçtiği yoldan geçmek

Birleşik Kelimeler: geçgeç, gelgeç, yeregeçen, yolgeçen hanı, genelgeçer, çok geçmeden, ödegeç, serdengeçti, vazgeçmek

GEZMEK

[nesnesiz]

  • Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek

    Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu. - Osman Cemal Kaygılı

  • Bir yerde dolaşmak, yürümek

    Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi. - Sait Faik Abasıyanık

  • Gitmek, başvurmak
  • Bulunmak

    Şapkam burada ne geziyor?

[-i]

  • Bir yeri görüp incelemek
  • Hasta ayağa kalkmak

    Oğlum iyileşti, yavaş yavaş geziyor.

  • Herhangi bir biçimde gezinmek

    Bu giysiyle gezemem.

[-i]

  • Bir yerde gezi yapmak

    Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gezen ayağa taş değer (veya dolar)
  • gezen kurt aç kalmaz
  • gezip tozmak

Birleşik Kelimeler: yerdegezen, uyurgezer, yüzergezer

ÇÖMLEK

[isim]

  • Toprak tencere

    Kaldırdığı gibi pekmez çömleğini vurmuş yere, tuz buz etmiş. - Rıfat Ilgaz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çömlek patlatmak

Birleşik Kelimeler: çömlek hamuru, çömlek hesabı, çömlek kebabı, çanak çömlek

ÖZLEME

[isim]

  • Özlemek işi, iştiyak

ÖZEMEK

[-i]

[halk ağzında]

  • Yoğurt, pekmez vb. koyu şeyleri suyla inceltmek, sulandırmak

ÖLÇMEK

[-i]

  • En, boy, hacim, süre gibi nicelikleri kendi cinslerinden seçilmiş bir birimle karşılaştırıp kaç birim geldiklerini belirtmek

    Dükkânda arşınla kumaş ölçmekle ömür çürütemeyeceğimi söyledim. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Aşırı olmamasına dikkat etmek, kontrol etmek

    Behiç cesaretini ölçtüğü zaman kendisini oldukça kuvvetli buldu. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ölçüp biçmek

Birleşik Kelimeler: süreölçen, açıklıkölçer, açıölçer, akımölçer, akıntıölçer, alkaliölçer, alkolölçer, amperölçer, asitölçer, aydınlıkölçer, azotölçer, basınçölçer, basıölçer, çaprazölçer, çekimölçer, dalgaölçer, derinlikölçer, duyumölçer, eğimölçer, gazölçer, genleşmeölçer, gerilimölçer, girişimölçer, grizuölçer, hızölçer, ısıölçer, ışıkölçer, ışınımölçer, ışınölçer, ivmeölçer, klorölçer, kuvvetölçer, nemölçer, ozonölçer, polarölçer, renkölçer, rüzgârölçer, sakkarozölçer, sıcaklıkölçer, sıvıölçer, soğumölçer, suölçer, süreölçer, sütölçer, şıraölçer, tayfölçer, yağışölçer, yağmurölçer, yağölçer, yanışölçer, yelölçer, yoğunlukölçer, yuvarölçer, yükseklikölçer

GÖMLEK

[isim]

  • Vücudun üst kısmına giyilen kollu veya yarım kollu, yakalı giysi

    Sarı zeminli, kırmızı çiçekli gömleğinin yalnız boğazına tesadüf eden düğmesi ilikli, ötekiler açıktı. - Sait Faik Abasıyanık

  • Kadınların giydikleri ince kumaştan yapılmış kolsuz, yakasız iç çamaşırı, kombinezon
  • Vücudun üst kısmına giyilen iç çamaşırı

    Don ve gömleği ile fırlamış erkekler kapıların önlerinde giyiniyorlardı. - Ahmet Hamdi Tanpınar

  • Kitap kapağına geçirilen kap, kılıf

    İplik dikiş, karton kapak ve beş renkli kuşe gömlek içinde çıkacak olan ... kitaplığımızın en değerli eserleri arasında yer alacaktır. - Yusuf Ziya Ortaç

  • Beyaz ışık sağlamak için lambanın üzerine geçirilen amyanttan kılıf
  • Dosya kartonu
  • Memeli hayvanlarda bağırsakları dıştan saran yağlı zar

[mecaz]

  • Göbek, batın

    İki gömlek yukarı dedesi filancadır.

[mecaz]

  • Basamak, kat, derece

    İki pehlivan yenişememiştir ama Aliço'nun bir gömlek üstün olduğu iyice belirlenmiştir. - Salâh Birsel

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gömleğinden (veya gömlekten) geçirmek
  • gömlek değiştirmek
  • gömlek eskitmek

Birleşik Kelimeler: ateşten gömlek, don gömlek, kırmızı gömlek, yakasız gömlek, yedi gömlek uzak, deli gömleği, Frenk gömleği, yılan gömleği