[isim]

• Köpek dişlerinden sonra içeriye doğru, alt ve üst çenenin iki yanında beşer tane bulunan ve yiyecekleri öğütmeye yarayan dişlerin ortak adı, azı dişi, öğütücü diş

[halk ağzında]

• Öküz arabalarında ön ve arka yastıkları dingile bağlayan ağaç çivi

[isim]

• Gereken yiyecek ve içecek şeyler, nevale

  Kimi azık torbasını, kimi yanındakinin kaba budunu yastık yapmıştı kafasına. - Reşat Enis

[sıfat]

• Gözü bir şeyden yılmayan, azgın

  Kahveci hem kulampara hem de azılı bir katil olarak şöhretli biri olduğundan bu mekâna ayak basan pek olmuyordu. - Yusuf Atılgan

[mecaz]

• Çok şiddetli, korkunç

  En azılı küfürler kalın bir argo kabuğu içinde saklı. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[isim]

• Azıtmak işi

[sıfat]

• Azığı olan

[mecaz]

• Yoksulları doyuran

[isim]

• Azma işi

[isim]

[halk ağzında]

• Azık olarak ayrılan veya hazırlanan yiyecekler

• Azık koymaya yarayan kap veya torba

• Hemen yemek üzere, harman zamanından önce biçilip savrulan ekin

[isim]

• Bir toplulukta kendine özgü nitelikler bakımından ayrı ve ötekilerden sayıca az olanlar, azlık, ekalliyet, çoğunluk karşıtı

• Bir oylama sırasında sayıca az olma durumu

[toplum bilimi]

• Bir ülkede ayrı soydan veya inançtan olan ve sayıca az bulunan topluluk, ekalliyet

Ata Sözleri ve Deyimler

• azınlıkta kalmak

[-i]

• Azgın duruma getirmek

[nesnesiz]

• Bitki çok uzamak

[mecaz]

• Çığırından çıkmak veya çıkarmak, ölçüyü kaçırmak

  Zamanımızın Fransız romancıları da bir hayli işi azıtmış durumdadırlar. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[isim]

• Azıtılmak işi

[isim]

• Azışmak işi

[sıfat]

• Çok az, biraz

  Kahve caddeye oranla azıcık geride, bir bahçe içinde. - Salâh Birsel

[zarf]

• (azı'cık) Kısa bir süre

Ata Sözleri ve Deyimler

• azıcık aşım ağrısız başım

[nesnesiz]

• Azıtma işine konu olmak

[isim]

• Azımsamak durumu

[nesnesiz]

• Gittikçe kızışmak, şiddetlenmek

  Kavga azıştı.