[sıfat]

• Sarhoşluğu veya baygınlığı geçmiş olan

  Şimdi konuşacağımız konuyu ayık kafayla konuşmak daha doğru olur. - Ayşe Kulin

[zarf]

• Sarhoşluğu geçmiş bir biçimde

[isim]

• Ayıkmak işi

[isim]

• Ayık olma durumu

  Bakmak için algılarımız yeter, görmek içinse salim bir kafa, ayıklık, şuur gereklidir. - İsmet Özel

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Ayılmak, kendine gelmek, uyanmak, aklı başına gelmek

[isim]

• Ayıklamak işi

  Tepsiye üç ölçü pirinç koydu, pencere ışığında ayıklamaya başladı. - Oktay Rifat

[isim]

• Ayıklatmak işi

[isim]

• Ayıklanmak işi

[biyoloji]

• Yaşayan varlıklarda ortamın şartlarına en iyi uyan türlerin veya bireylerin üreyip kalması, uyamayanların yok olması, ıstıfa, seleksiyon

[-i]

• Bir şeyin içinden, işe yaramayan, gereksiz veya istenmeyen taneleri ayırıp çıkarmak, temizlemek

  Döndüğümde karımın mezarını dolduran otları, baldıranları kendi elimle ayıkladım. - Aka Gündüz

[mecaz]

• Bir görevde gereksiz görülenleri işinden ayırmak

Ata Sözleri ve Deyimler

• ayıkla pirincin taşını!

[-i]

• Ayıklama işini yaptırmak

[nesnesiz]

• Ayıklama işine konu olmak

  Martıların çığlıkları arasında ayıklanmış yığınların çevresinde yeni çöp tepecikleri oluştu. - Lâtife Tekin

[isim]

• Ayıklanabilmek işi

[isim]

• Ayıklatabilmek işi

[nesnesiz]

• Ayıklanma ihtimali veya imkânı bulunmak

[-i]

• Ayıklatma ihtimali veya imkânı bulunmak

• Ayıklatma becerisi bulunmak

[isim]

• Ayıklayabilmek işi