[-e]

[-i]

• Ayırtma işini yaptırmak

[isim]

• Ayırtmanın görevi, mümeyyizlik

[nesnesiz]

• Kestirmeden gitmek

• Düz yoldan ayrılmak

[-i]

• Dikey olarak gelmek

  Bu demir yolu, Eğrikaya'dan keçi yurdu önünden, dereyi aykırılar. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

• Ayartabilmek işi

[isim]

• Ayırtabilmek işi

[-i]

[-den]

• Ayırma ihtimali veya imkânı bulunmak

  Oyun kişilerini gerçek kişiler ve yapıntı kişiler olarak ikiye ayırabiliriz. - Metin And

• Ayırma becerisi bulunmak

[isim]

• Ayıltabilmek işi

[nesnesiz]

• Ayılma ihtimali veya imkânı bulunmak

  On dakika kadar dürttükten ve bağırdıktan sonra nihayet biraz ayılabildi. - Etem İzzet Benice

[nesnesiz]

• Aydınlık olmak

  Sorgu odasından çıktığımda karanlık holün gün ışığıyla aydınlanmış olduğunu görüyorum. - Ahmet Ümit

[mecaz]

• Bir sorun üzerine gereği kadar bilgi edinmek, tenevvür etmek

  Vatandaşın bunu bilmesi, aydınlanıp belli bir konuda bir senteze varabilmesi açısından yarar sağlayabilir. - Adalet Ağaoğlu

[isim]

• Ayakkabı konulan yer, ayakkabı dolabı, pabuçluk

[sıfat]

• Ayakkabı yapmaya elverişli olan (deri, kösele vb.)

[-i]

• Karanlığı giderip görünür duruma getirmek, ışıklandırmak

  Işık yüzüne tam tepeden düşüyor ve onu iyice aydınlatıyordu. - Tarık Buğra

[mecaz]

• Bir sorun üzerine bilgi vermek

[nesnesiz]

• Ayrımsama işine konu olmak

[isim]

• Ayrılabilmek işi

[nesnesiz]

• Ayran durumuna gelmek

[isim]

• Aykırılaşmak durumu, marjinalleşme