[sıfat]

[halk ağzında]

• Tam pişmemiş

[isim]

• Olması veya yapılması istenen bir şeyin zihinde aldığı biçim

  Kafamdaki hayaller ve tasarılar epeyce açık saçık şeylerdi. - Halide Edip Adıvar

[hukuk]

• Hukuki bir işlemin, o işlemi yapmakla yetkili kurul veya organ önüne getirildiği andaki durumu, üstünde görüşme ve oylama yapılabilir durumdaki metin, layiha

  Bütçe Kanunu tasarısı üzerine yazdığım bir yazı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[isim]

[bitki bilimi]

• Darı

[isim]

• Yakarış

[isim]

• Bir şeyin üst bölümü, fevk, aşağı karşıtı

[mecaz]

• Yetkili kimse

  Emir yukarıdan gelince çaresiz kaldık.

[sıfat]

• Benzerleri arasında üstte bulunan

  Yukarı kat.

[sıfat]

[mecaz]

• Aşama, sınıf, makam bakımından ileride olan

  O bizden yukarı sınıftandı.

[zarf]

• Üst tarafa, üstteki kata, üste, yükseğe, yukarıya

  Yukarı, kocasının odasına çıktı. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

• yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal

[isim]

• Başarma işi, muvaffakiyet

  Bu başarı, onu garip bir yolda boşluk ve yalnızlık içinde bırakmıştı. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

• başarı göstermek (veya kazanmak)

[isim]

• Dış çevre, dış yer, hariç, içeri karşıtı

  Dışarıda karlar erimeye başlamış. - Ahmet Ümit

• Kişinin konutundan ayrı olan yer

  Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı. - Attila İlhan

• Yurt dışı

  Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik. - Burhan Felek

[zarf]

• Dışa, dış çevreye

  Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı. - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

• dışarı atmak
• dışarı çıkmak
• dışarı vurmak

[sıfat]

• Çok yaramaz, ele avuca sığmayan (çocuk)

  Köy kahvesinden yetişen birkaç delikanlı bu haşarıları darmadağın etmişti. - Osman Cemal Kaygılı

• Huysuz, azgın (hayvan)