[isim]

[kimya]

• Renksiz, sarımsak kokulu, güçlü ve beyaz bir ışık vererek yanan hidrokarbonlu bir gaz

[sıfat]

• Esnek

[isim]

[kimya]

• Arı kilin temel maddesini oluşturan hidratlı alüminyum silikat

[sıfat]

[tarih]

• Taş Devri'nin son çağı ile ilgili

[isim]

[eskimiş]

• Açıklık

[isim]

• Enayi olma durumu

  Annem onun enayilik çizgisine varan yufka yürekliliğine kızardı. - Refik Erduran

Ata Sözleri ve Deyimler

• enayiliğine doyma!
• enayilik etmek

[sıfat]

• İçinde kinaye bulunan (söz)

  Mebrure bu kinayeli sözlerle kendisine uzanan mektubu aldı. - Peyami Safa

[isim]

[ekonomi]

• Vadesi belli olmayan ve yalnızca faizi ödenen devlet tahvili

• Bir tür iskambil oyunu

[isim]

• Düz kenarlı şapka

[isim]

[tarih]

• Osmanlı döneminde, devlet malı otlaklarda yayılan hayvanlardan alınan vergi

[isim]

[tıp]

• Canlı vücudunun tümünde veya bir bölgesinde ağrı, ısı, ışık ve dokunma gibi tüm duyuların ortadan kaldırılması, duyu yitimi

  Zavallı Hacı Ömer, dişçinin koltuğunda anestezi bile kabul etmiyor. - Reşat Nuri Güntekin

• Belirli bir sinirin hasarına bağlı olarak vücutta ilgili bölgede ortaya çıkan duyu olmaması

[isim]

• Ensiz olma durumu

[sıfat]

• Birleşiminde nikel bulunmayan

• Nikelle kaplanmamış

[sıfat]

• Tekin olmayan, uğursuz

  Ürperdi bir tekinsiz kedi gibi sokaklar. - Faruk Nafiz Çamlıbel

• Güvenilir olmayan, muammalı (kişi, yer)

[isim]

[toplum bilimi]

• Belli davranış veya sözlerin bir toplumca, bir toplumsal grupça tehlikeli sayılması ve olumsuz yaptırımlara bağlanarak yasaklanması, tabu

[sıfat]

[mecaz]

• Yolda engelleme yapıp soygun düzenleyen