[isim]

• Anlamak işi, anlamaklık, kavrama, derk, fehim, intikal, tefehhüm, vukuf

  Lavabonun aynasında yorgun bir suratla kendini anlamaya çalışan bu adama bakıyorum. - Ahmet Ümit

[felsefe]

• Bir olay veya önermenin daha önce bilinen bir kanunun veya formülün sonucu olduğunu görme

[isim]

• Atlamak işi

  Acemiliğimi görünce beni atlamaya, oynatmaya kalktılar. - Reşat Nuri Güntekin

• Belirli bir yerden gerilip hız alarak yapılan sıçrama ile vücudu yerden kesip daha uzak bir yere kondurma veya belli bir yükseklikten aşırma

[spor]

• Bu biçimde en uzağa atlamak veya en yükseği aşmak amacıyla yarışılan atletizm dalı

[isim]

• Allamak işi

[isim]

• Aklamak işi, ibra

[isim]

• Karamak işi

[isim]

• Kanamak işi, nezif

  Burun kanaması, diş kırılması, ötede beride ufak tefek sıyrıklar ve şişler... - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• Taramak işi

• Balık yumurtası ile yapılan bir meze türü

  Tuzlu bademler, fıstıklar, fındıklar, kızarmış sucuklar, küçük börekler, tarama gibi şeylerden çimleniyorum. - Burhan Felek

[sıfat]

• Gölgeleri yol yol ve çizgi çizgi olan (resim, harita)

[isim]

• Aksamak işi

  Aradan yedi sekiz ay geçmiş, hiç aksama olmamıştı ödemelerde. - Yusuf Ziya Ortaç

[isim]

• Iklamak işi

[isim]

• Türkistan'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse

[isim]

• Kınamak işi, ayıplama, takbih

[isim]

[halk ağzında]

• Samanla karışık tahıl

[isim]

• Otlamak işi

[isim]

• Okramak işi

[isim]

• Oklamak işi

• Hedef noktaları dairesel olarak belirlenmiş nişan tahtasına küçük okların atılmasıyla oynanan bir oyun türü