[isim]

[ruh bilimi]

• Bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak

  Bakmak için algılarımız yeter, görmek içinse salim bir kafa, ayıklık, şuur gereklidir. - İsmet Özel

[isim]

[halk ağzında]

• Kazanç, alacak

• Rüşvet

[ekonomi]

• Vergi

[isim]

[halk ağzında]

• Haşhaş sütünü toplamakta kullanılan kaşık

[sıfat]

[halk ağzında]

• Cılız, zayıf, hastalıklı

• Birine gönül vermiş, tutkun, vurgun

[isim]

• Algılamak işi, kavrama, idrak, idrak etme

  Dil bir bakış, görmede bir tutum, belli bir algılama biçimidir. - Nermi Uygur

[-i]

• Bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyu organlarıyla kavramak, idrak etmek

  Kokuyu daha iyi algılamak için burnumu iyice gömüyorum yastığa. - Ahmet Ümit

[isim]

• Algılanmak işi

[isim]

• Algılatmak işi

[-i]

[ruh bilimi]

• Algılama işini birine yaptırmak, idrak ettirmek

  Aksi hâlde, koşulların ve ilişkilerin verimsizliğini izleyiciye nasıl algılatırız? - Adalet Ağaoğlu

[nesnesiz]

[ruh bilimi]

• Algılama işine konu olmak, idrak edilmek

  İdea akılla algılananın en üst aşamasını yani kavramı tanımlar. - Azra Erhat

[isim]

• Algılatılmak işi

[isim]

• Algılanma durumu

[nesnesiz]

• Algılatma işine konu olmak

[sıfat]

[felsefe]

• Duyular yardımıyla varlığı anlaşılabilir olan

[isim]

• Algılama durumu

  Bu ozanların yalnızca stilleri değil, dünyayı algılayışları bile birbirinden çok farklı. - Nazım Hikmet

[isim]

• Algılanabilmek işi

[isim]

• Algılatabilmek işi