ALDEHİT Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler

ALDEHİT harflerini içeren 3 harfli 26 kelime bulunuyor. 3 harfli ALDEHİT kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "aldehit ile biten 3 harfli kelimeler. İçinde Aldehit olan 3 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

DAH9, DEH9, HAD9, AHİ7, HİT7, HAL7, HAT7, LEH7, ADİ5, DAL5, DİL5, EDİ5, EDA5, İDE5, ATE3, ATİ3, AİT3, ALİ3, ALT3, ETİ3, ELA3, İTA3, İLE3, İLA3, TAL3, TEL3

ATE

[sıfat]

[felsefe]

  • Tanrıtanımaz

ATİ (Kelime Kökeni: Arapça ātī)

[isim]

[eskimiş]

  • Gelecek

AİT (Kelime Kökeni: Arapça ʿāʾid)

[sıfat]

  • İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ait olmak

ALİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿālī)

[sıfat]

  • Yüce, yüksek

    Bu bizim en büyük, en şanlı, en ali bir günümüz, en mukaddes millî bayramımız. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: Babıali, zatıalileri, zatıaliniz

[isim]

  • `Kurnazca ve haince düzen` anlamında Ali Cengiz oyunu, `çok zorba` anlamında Ali kıran baş kesen, `bir kimse birinden aldığını ötekine, ötekinden aldığını bir başkasına vererek işini yürütmek` anlamında Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirmek deyimlerinde geçen bir söz

ALT

[isim]

  • Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı

    Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. - Ziya Osman Saba

  • Bir nesnenin tabanı

    Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi imkânsızdı. - Osman Cemal Kaygılı

  • Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen bölümü

    Altına sandalye çekmek.

  • Bir şeyin yere yakın bölümü
  • Birine göre daha aşağı mevkide olan kimse, madun

[sıfat]

  • Sınıflamalarda ikinci derecede olan

    Alt sınıf. Alt cins. Alt takım.

[sıfat]

  • Birkaç şeyden aşağıda olan

    Yeleğinin alt düğmesi iliklenmemiş. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alt değirmen güçlü akar
  • alt etmek
  • altı alay üstü kalay
  • altı kaval, üstü şişhane (veya şeşhane)
  • altına etmek (veya kaçırmak)
  • altına imza atmak
  • altına imza koymak
  • altında kalmak
  • altında kalmamak
  • altından çapanoğlu çıkmak
  • altından girip üstünden çıkmak
  • altından kalkamamak
  • altını çizmek
  • altını değiştirmek
  • altını ıslatmak
  • altını kapatmak
  • altını kısmak
  • altını üstüne getirmek
  • altı tutmak
  • altı yaş olmak
  • alt olmak
  • alt perdeden konuşmak
  • altta kalanın canı çıksın
  • altta kalmak
  • alttan almak
  • alttan güreşmek
  • altta yok üstte yok

Birleşik Kelimeler: alt alta, alt başlık, alt bölüm, alt cins, alt çene, alt deri, alt diş, alt dudak, alt familya, alt geçit, alt gerilim, alt güverte, alt hava yuvarı, alt ırk, alt karşıt, alt kat, alt katman, alt kavuşum, alt kurul, alt sınıf, alt şube, alt tabaka, alt takım, alt tarafı, alt tür, altüst, alt yanı, altyapı, alt yazı, alt yazıcı, altı üstü, alttan alta, ayakaltı, bardakaltı, başaltı, baş altı, bayrakaltı, bilinçaltı, dam altı, denizaltı, deniz altı, deri altı, dilaltı, dil altı bezleri, ev altı, gözaltı, göz altı, hasıraltı, kahvaltı, kapıaltı, kaymakaltı, koltuk altı, köprüaltı çocuğu, Kubbealtı, kulak altı bezi, merdiven altı, normalaltı, rüzgâraltı, silahaltı, su altı, şuuraltı, topaltı, toprak altı, üst deri altı, yastıkaltı, yemekaltı, yeraltı, yer altı, el altında, el altından

ETİ

[isim]

[tarih]

  • Hitit

ELA

[isim]

  • Gözde sarıya çalan kestane rengi

[sıfat]

  • Bu renkte olan

    Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi - Karacaoğlan

İTA (Kelime Kökeni: Arapça iʿṭāʾ)

[isim]

[eskimiş]

  • Verme, ödeme

Birleşik Kelimeler: ita amiri, ita emri, ahzüita, amiriita

İLE

[bağlaç]

  • Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz

    Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz. - Ömer Seyfettin

  • Bazı soyut adlara getirildiğinde `... olarak, ... bir biçimde` anlamında durum zarfları oluşturan bir söz

    Merhametle ona bakıyordu.

  • Cümle içinde aynı görevde bulunan iki ögeyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz

    Annesi ile babası geldiler. Leylâ ile Mecnun. Gelmeleri ile gitmeleri bir oldu.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... ile beraber

İLA (Kelime Kökeni: Arapça ilā)

[edat]

[eskimiş]

  • Belirtilen sayıların da dâhil edildiği aralığı anlatan söz

    Bugün Ege'de rüzgâr üç ila beş kuvvetinde esecekmiş.

TAL (Kelime Kökeni: Fransızca thalle)

[isim]

[biyoloji]

  • Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı

TEL

[isim]

  • Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne

    Gelin teli. Telgraf teli.

[sıfat]

  • Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan

    Tel kafes. Tel çivi.

  • Tencere, çaydanlık vb.ni ovarak temizlemek için kullanılan nesne
  • İnsan saçını oluşturan ipçik

    İki açık sarı tel terli alnımızın üstüne yapışmıştı. - Sait Faik Abasıyanık

[biyoloji]

  • Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tel çekmek
  • teli kırmak
  • teller takmak
  • tel takınmak

Birleşik Kelimeler: tel cambazı, tel çivi, tel dikiş, tel dokuma, tel dolap, tel fırça, tel halat, tel kadayıf, tel kafes, telkâri, tel kurdu, tel küf, tel küflüce, tel örgü, tel şehriye, tel tel, tel zımba, dikenli tel, bam teli, elektrik teli, gelin teli, kafes teli, telgraf teli, ses telleri

[isim]

  • Telgraf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tel çekmek

Birleşik Kelimeler: telyazı

ADİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿādī)

[sıfat]

  • Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan

    Sonra redingot devri geldi ve redingot içinden yarı uşak, yarı kapı kulu, riyakâr, adi bir nesil türedi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]

  • Aşağılık, alçak

    Bunlar çok adi ve fena insanlardı. - Reşat Nuri Güntekin

[mecaz]

  • Bayağı

    Büyük bir nefretle bu adi yalanı reddederim. - Asaf Halet Çelebi

Birleşik Kelimeler: adi adım, adi defter, adi ıskarmoz, adi kesir, adi palanga, adi suçlu

DAL

[isim]

  • Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri

    Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar! - Tarık Buğra

  • Branş
  • Bir bilim alanının içinde yer alan ana bilim dalında alt alanı

[biyoloji]

  • Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dal budak salmak
  • dal gibi
  • dal gibi kalmak
  • dalları basmak
  • dal sürmek

Birleşik Kelimeler: dalkıran, dalkurutan, ana dal, yan dal, ana bilim dalı, harmandalı, zeytin dalı

[isim]

[halk ağzında]

  • Arka, sırt
  • Kol
  • Omuz

    Belikler dalına dökülür gelir / İnce bel üstüne sal ala gözlüm - Halk türküsü

  • Boyun, ense

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dalına basmak
  • dalına binmek
  • dal vermek

Birleşik Kelimeler: ana dal, doruk dal

[sıfat]

  • Çıplak, yalın

    Dalkılıç. Daltaban.

Birleşik Kelimeler: dalfes, dalfidan, dalgündüz, dalkılıç, dalöğle, daltaban, daluyku, dalyarak

DİL

[isim]

  • Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı

    Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... - Yusuf Ziya Ortaç

  • Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli bölümleri

    Terazi dili.

  • Büyükbaş hayvanların haşlanıp pişirildikten sonra yenebilen dili

    Birkaç dilim ekmek, ince bir iki dilim peynir veya dil, bazen de haşlanmış bir sebze yemeği. - Sait Faik Abasıyanık

  • Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmemesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası

[coğrafya]

  • Kıstak

[denizcilik]

  • Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek

    İki dilli makara.

[müzik]

  • Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak

[halk ağzında]

  • Anahtar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dil (veya diller) dökmek
  • dil ağız vermemek
  • dil bir karış
  • dil çıkarmak
  • dilden düşmez olmak
  • dilden gelen elden gelse her fukara padişah olur
  • dile (veya dillere) düşmek
  • dile gelen ele gelir
  • dile gelmek
  • dile getirmek
  • dile vermek
  • dili (veya dilinin) döndüğü kadar
  • dili açılmak
  • dili ağırlaşmak
  • dili alışmak
  • dili bir karış dışarı çıkmak (veya sarkmak)
  • dili bir karış olmak
  • dili boğazına akmak
  • dili çözülmek
  • dili damağına yapışmak (veya dili damağı kurumak)
  • dili dolaşmak
  • dili dönmemek
  • dili durmak
  • dili durmamak
  • dili ensesinden çekilsin!
  • dili kılıçtan keskin olmak
  • dili kurusun!
  • dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim
  • dilinden (veya dilden) düşürmemek
  • dilinden anlamak
  • dilinden kurtulamamak
  • dilinde tüy bitmek
  • diline (veya dile) dolamak (veya takmak)
  • diline biber sürerim
  • diline düşmek
  • diline kira istemek
  • diline pelesenk etmek
  • diline sağlam olmak
  • diline sağlık
  • diline virt etmek
  • dilini bağlamak
  • dilini değdirmemek
  • dilini eşek arısı soksun
  • dilini kedi (veya fare) mi yedi?
  • dilini kesmek (veya kesip oturmak)
  • dilinin altında bir şey olmak
  • dilinin altındaki baklayı çıkarmak
  • dilinin cezasını (veya belasını) çekmek (veya bulmak)
  • dilinin ucuna gelmek
  • dilinin ucunda
  • dilinin ucuyla
  • dilini tutamamak
  • dilini tutmak
  • dilini yutmak
  • dilin kemiği yok
  • dili olsa da söylese (veya anlatsa)
  • dili pabuç kadar
  • dili sürçmek
  • dili tutulmak
  • dili uzamak
  • dili varmamak
  • dili yanmak
  • diliyle sokmak
  • diliyle tutulmak (veya yakalanmak)
  • dillerde dolaşmak (veya gezmek)
  • dillere destan olmak
  • dil uzatmak

Birleşik Kelimeler: dilaltı, dil altı bezleri, dil balığı, dilbasar, danadili, geyikdili, kaynanadili, kedidili, kıyı dili, kilit dili, kuşdili, küçük dil, öküzdili, sığırdili, yılandili

[isim]

  • İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban

    Dilinden Anadolulu olduğu ancak belli oluyordu. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi

    Halk dilinin günebakan ismini verdiği bu çiçek, güneşe âşıktır. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

  • Belli mesleklere özgü dil

    Hukuk dili.

  • Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı

    Müzik dili. Yazı dili.

    Hiçbir zaman onların arasına katılabilecek bir dil bulamadım. - Reha Mağden

[tarih]

  • Düşmanın durumunu öğrenmek için sorguya çekilmek amacıyla ele geçirilen tutsak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dil tutmak

Birleşik Kelimeler: dilotu, dil adası, dil akrabalığı, dil atlası, dil bilgisi, dil bilimi, dil birliği, dil cambazı, dil coğrafyası, dil dalaşı, dil ebesi, dil felsefesi, dil kavgası, dil laboratuvarı, dil oğlanı, dil öğrenimi, dil öğretimi, dil pelesengi, dilsever, dil sürçmesi, dil şakası, dil tutukluğu, dilden dile, dile kolay, dili bağlı, dili bozuk, dili tutuk, dili uzun, dili yatkın, dili zifir, ana dil, Ari dil, bitişken dil, bükünlü dil, diplomatik dil, edebî dil, gizli dil, Güneş Dil Teorisi, günlük dil, iltisaki dil, küçük dil, millî dil, ortak dil, ölçünlü dil, ölü dil, özel dil, resmî dil, sivri dil, standart dil, tatlı dil, tek heceli dil, ulusal dil, yabancı dil, yapay dil, yapısal dil bilimi, yapma dil, ana dili, Azerbaycan dili, beden dili, çevirici dili, çeviri dili, çocuk dili, devlet dili, hâl dili, halk dili, ıslık dili, işaret dili, kayış dili, konuşma dili, kuş dili, vücut dili, yazı dili, yazın dili, akraba diller, Baltık dilleri, Cermen dilleri, İskandinav dilleri, Latin dilleri, Romen dilleri, Ural dilleri

[isim]

[eskimiş]

  • Gönül, yürek

Birleşik Kelimeler: deryadil, ehlidil, safdil, suzidil