[isim]

• Doğaüstü varlıklarla ilişki kurma sanatı

[din bilgisi]

• Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı

[din bilgisi]

• Bu öğretinin yandaşlarının tamamı

[zarf]

[ticaret]

• Götürü, toptan

[isim]

[tarih]

• Osmanlı donanmasında tuğamirale eş bir rütbe

[isim]

[halk ağzında]

• Bağ ve bahçelerde kenarları set biçiminde birbirinden ayrılan, genellikle dikdörtgen toprak parçası

[sıfat]

• Benzerlerinden aşağı olmayan

  Pekâlâ bir ev, niçin beğenmediniz?

[edat]

• `Dediğin gibi olsun, öyle kabul edelim` anlamlarında bir söz, peki

  Pekâlâ madem biliyordun, ne diye söylemedin?

[zarf]

• Kesinlikle

  Pekâlâ gideceğim, siz ne karışıyorsunuz?

[zarf]

• Elbette

  Gece yarısını geçmiş olmasına rağmen, hiç olmazsa, arkadaşım pekâlâ beni bekleyebilirdi. - Kemal Bilbaşar

[zarf]

• Çok iyi

  Hâlbuki yalının rehinde olduğunu pekâlâ işitmiştim. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[sıfat]

• Zekâca geri olan (kimse), alık

  Biz ondan yaşlı üç akıllı bu budalaya inandık. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

• Ahmak, bön

  Kendisi için bu budalaların arasında bir dakika geçirmek artık bir asır kaybetmeye müsaviydi. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

• Bir şeye aşırı düşkün

  Kibarlık budalası.

[isim]

• Edirne iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

[bitki bilimi]

• Sığla

[isim]

[eskimiş]

[bitki bilimi]

• Hekimlikte kullanılan, sütleğengillerden bir bitkinin verdiği zamk ve öz su

[isim]

[müzik]

• Genellikle Arapların kullandığı, kamıştan yapılan üflemeli bir tür çalgı

[isim]

• Çanta ve ayakkabı yapılan tabaklanmış dana derisi