[isim]

[bitki bilimi]

• Gövdeleri halkasız, başları göğüsle birleşik, ağız yapıları ısırıcı, sokucu veya emici örümceğimsiler takımı

[zarf]

[eskimiş]

• Akıllıca

[isim]

• Renksiz, keskin kokulu asitler

[sıfat]

• Bu asitler kullanılarak yapılan

[isim]

[kimya]

• Aktinyum, toryum, protaktinyum, tulyum, plütonyum, amerikyum, küriyum ve berkelyum radyoaktif elementlerinin ortak adı

[isim]

• Terslik, zıtlık, karşıtlık

[mecaz]

• İnatçılık, huysuzluk

[mecaz]

• Bir işin yolunda gitmemesi durumu, elverişsizlik

  Dönmeyi kararlaştırmış da olsa bir aksilik, mutlaka bir aksilik, benim saadetime engel olacaktı. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

• aksiliği tutmak
• aksiliği üstünde (olmak)
• aksilik çıkmak
• aksilik etmek

[isim]

[mecaz]

• Köyün veya mahallenin ihtiyar heyetinde olan kimse

• Bir meslekte yaşça, kıdemce ileride ve yetenek bakımından üstün niteliğe sahip olan kimse, duayen

• Ermiş, evliya

[-i]

[hukuk]

• Suçsuz veya borçsuz olduğu yargısına vararak birini temize çıkarmak, tebriye etmek, ibra etmek

  Bir kitabın çok satmasında o kitabı aklayıcı nedenler pek özel durumlara bağlıdır. - Necati Cumalı

[isim]

[hukuk]

• Aklanmak işi

[isim]

• Aktarmak işi

• Bir taşıttan başka bir taşıta geçme

• Bir yolcunun gideceği yere birkaç araç değiştirerek ulaşması

• Sürülmemiş tarlayı ilk veya ikinci kez sürme

• Arıları bir kovandan ötekine geçirme

[edebiyat]

• Alıntı

[spor]

• Bir oyuncunun topu kendi takımından bir başka oyuncuya göndermesi

[ekonomi]

• Bir kimsenin herhangi bir hakkını bir başkasına geçirmesini sağlayan iş, transfer

[ticaret]

• Para aktarımı

Ata Sözleri ve Deyimler

• aktarma yapmak

[isim]

[halk ağzında]

• Kuru fasulye

[isim]

[bitki bilimi]

• Alıç

[sıfat]

[felsefe]

• Düşünceyi ve gerçeği somut değerlerle birbirine bağlayan, hakikati içine alan

[-e]

[-i]

• Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek

[isim]

• Aksatmak işi

[isim]

• Aksetmek işi