AHVAL ile Oluşan Kelimeler (AHVAL Kelime Türetme)
AHVAL harflerinden oluşan 17 kelime bulunuyor. AHVAL kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Ahval kelimesinin anlamı nedir? İçinde ahval olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
5 Harfli Kelimeler
AHVAL15
4 Harfli Kelimeler
HAVA14, VAHA14, AVAL10, LAVA10, HALA8
3 Harfli Kelimeler
HAV13, VAH13, LAV9, AHA7, HAL7, ALA3
2 Harfli Kelimeler
AV8, AH6, HA6, AL2, LA2
AL
- Kanın rengi, kızıl, kırmızı
-
Bu renkte olan
Al bayrak. Al çuha.
- Dorunun açığı, kızıla çalan at donu
- Bu renkte olan (at)
- Yüze sürülen pembe düzgün, allık
Ata Sözleri ve Deyimler
- al elmaya taş atan çok olur
- al giymedim ki alınayım
- al gömlek gizlenemez
- alı alına, moru moruna
- alı al, moru mor
- al kanlara boyanmak
- al kiraz üstüne kar yağmış
Birleşik Kelimeler: albasma, albastı, al bayrak, alkarısı, al sancak, alyuvar
- Aldatma, düzen, tuzak, hile
Ata Sözleri ve Deyimler
- al ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz
- Alüminyum elementinin simgesi
LA (Kelime Kökeni: İtalyanca la)
- Gam dizisinde `sol` ile `si` arasındaki ses
- Bu sesi gösteren nota işareti
- Lantan elementinin simgesi
ÂLÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿlā)
-
İyi, pekiyi, daniska
Beni Konya Lezzet Lokantası'na götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti. - Halide Edip Adıvar
Birleşik Kelimeler: arşıâlâ, ne âlâ, pekâlâ, dik âlâsı
-
Karışık renkli, çok renkli, alaca
Ala kilim eskimiş.
- Alabalık
- Açık kestane renginde olan, ela (göz)
- Kekliğin boynundaki siyah halka
Ata Sözleri ve Deyimler
- ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz
Birleşik Kelimeler: alabacak, alabalık, alabaş, alaçam, ala gün, alakarga, ala sulu, alatav, dağ alası, deniz alası, göl alası
AH
- İlenme, beddua
-
(a:h) Sesin tonuna göre pişmanlık, öfke, özlem, beğenme, sevgi vb. duygular anlatan bir söz
Ah, ne güzeldi o Direklerarası'ndaki ramazan ve donanma geceleri. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
(a:h) Ağrı, acı duyulduğunda söylenen bir söz
Ah başım!
Ata Sözleri ve Deyimler
- ah alan onmaz
- ah almak
- ah çekmek
- ah etmek
- ahı çıkmak
- ahını almak
- ahını yerde koymamak
- ahı tutmak
- ahı yerde kalmamak
- ah yerde kalmaz
Birleşik Kelimeler: ah vah, ahuvah
HA
-
İstek uyandırmak için kullanılan bir söz
Ha göreyim seni! Ha gayret!
-
(ha:) Şaşma anlatan bir söz
Amma güzel ha! Öyle oldu ha!
-
(ha:) Dikkati çekmek, uyarmak için kullanılan bir söz
Sakın ha bir daha yapma! Sakın ha ağlamanı istemiyorum. - Attila İlhan
-
(ha:) Bir şeyin birdenbire hatırlandığını veya kavrandığını anlatan bir söz
Ha, miralay arzu ederse o başka tabii! - Attila İlhan
-
Tekrarlanarak kullanıldığında eşitlik anlamı veren bir söz
Ha ben gelmişim ha o. Ha bağ ha bahçe ha tarla.
-
Bazen tekrarlanan bir emir kipinin tekrarları arasında yer alarak fiil ile anlatılan işin uzadığı ve bundan bıkıldığı bildirilir
Yürü ha yürü, yol bitmiyor ki.
- Evet
-
(ha:) Soru bildiren bir söz
Sen de geldin ha?
Ata Sözleri ve Deyimler
- ha babam (ha)
- ha babam de babam
- ha bire
- ha deyince
- ha gayret
- ha şöyle
- ha şunu bileydin
- Hahniyum elementinin simgesi
AHA
-
İşte
Bizim köy aha şuracıkta!
HÂL (Kelime Kökeni: Arapça ḥāl)
-
Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet
Herkes hâline göre bir hediye verdi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
-
Tutum, tavır
Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan olduğunuz bellidir. - Oktay Rifat
-
Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman
Hâl dediğimiz şey yarından sonra mazi olacaktır. - Yahya Kemal Beyatlı
-
Güç, kuvvet, takat
Şimdi gezmeye çıkacak hâlim yok.
-
Kötü durum, sıkıntı, dert
Zavallının başına ne hâller geldi.
- Durum
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... hâline gelmek
- hâlden anlamak (veya bilmek)
- hâle yola koymak
- hâl hâlin yoldaşıdır
- hâl hatır (veya hâlini hatırını) sormak
- hâli (veya hâlleri) duman olmak
- hâli harap olmak
- hâli kalmamak
- hâline bakmamak
- hâline köpekler bile güler
- hâlini almak
- hâli tavrı yerinde
- hâli üzere
- hâli vakti yerinde
Birleşik Kelimeler: hâl değişimi, hâl dili, hâl eki, hâl tercümesi, hâl ulacı, hâlihazır, arzuhâl, behemehâl, fevkalade hâl, hasbihâl, her hâlükârda, hüsnühâl, ilmihâl, iyi hâl, lisanıhâl, medeni hâl, olağanüstü hâl, seferî hâl, tercümeihâl, yalın hâl, aksi hâlde, fena hâlde, herhâlde, her hâlde, o hâlde, şu hâlde, ay hâli, insan hâli, insanlık hâli, isim hâli, keyif hâli, nez hâli, vasıta hâli, yönelme hâli, yükleme hâli, kendi hâlinde, koro hâlinde, orta hâlli
- Çözme, çözülme
- Çözüm
- Eritme
- Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma
Birleşik Kelimeler: hal çaresi, halletmek, hallihamur, hallolmak, hallolunmak
- Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer
- Tahttan indirme
Birleşik Kelimeler: haletmek
HALA (Kelime Kökeni: Arapça ḫāle)
- Babanın kız kardeşi, bibi
Birleşik Kelimeler: hala kızı, hala oğlu, halazade
-
Şimdiye kadar, o zamana kadar, hâlen, henüz
Annesini yanına aldığı günlerdeki mutsuzluğum hâlâ içimi karartıyor. - Erhan Bener
Ata Sözleri ve Deyimler
- hâlâ o masal
AV
-
Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanları vurma veya yakalama işi, şikâr
Kral hiç tınmadan, rahat rahat avdan döndü. - Necip Fazıl Kısakürek
- Bir hayvanın bir başka hayvanı yemek için yakalaması
- Bu yollarla yakalanan hayvan
- Tuzağa düşürülen, kendisinden yararlanılan kimse
Ata Sözleri ve Deyimler
- ava çıkmak
- ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz
- ava giden avlanır
- av avlanmış, tav tavlanmış
- av avlayanın, kemer bağlayanın
- av vuranın değil, alanın
Birleşik Kelimeler: av dönemi, av hayvanı, av köpeği, av mevsimi, av sezonu, av tezkeresi, av yasağı, sökün avı, sürek avı, sürgün avı
LAV (Kelime Kökeni: Fransızca lave)
- Yanardağların püskürme sırasında yeryüzüne çıkardıkları, dünyanın derinliklerinden gelen kızgın, erimiş maddeler, püskürtü
Birleşik Kelimeler: lav silahı, lav taşması
AVAL (Kelime Kökeni: Fransızca aval)
- Ticari senetlerde, ödemeden sorumlu olanların ödememesi durumunda üçüncü bir kişinin alacaklılara senet bedelini ödeyeceğine ilişkin verdiği güvence
-
Saflığı sersemlik derecesine varan (kimse)
Geçende yanımdan geçti de tanıyamadı aval, o kalabalığın içinde. - Haldun Taner
Birleşik Kelimeler: aval aval
LAVA (Kelime Kökeni: İtalyanca lava)
- Herhangi bir yere yanaşmış filikanın kürek çekmeksizin ilerlemesi için verilen buyruk
Ata Sözleri ve Deyimler
- lava etmek
HAV (Kelime Kökeni: Arapça ḫāv)
-
Kadife, çuha, yün vb.nin yüzeyindeki ince tüy, ülger
Koltuk kadifesinin havı dökülmüş, kimi yeri öylesine kirlenmiş ki muşambaya dönüşmüş. - Oktay Rifat
- Köpeğin çıkardığı ses
VAH (Kelime Kökeni: Arapça vāh)
- `Yazık` anlamında söylenen bir söz
Birleşik Kelimeler: ah vah, ahuvah, vah vah
HAVA (Kelime Kökeni: Arapça hevā)
- Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
-
Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü
Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. - Memduh Şevket Esendal
-
Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu
Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın. - Reşat Nuri Güntekin
-
Gökyüzü
Havada bir tek bulut yok.
-
Çevreyi kuşatan boşluk
Tozlar havada uçuşuyordu.
-
Esinti
Bugün hava olursa yelkenli kalkacak.
-
Müzik parçalarında tür
Kâğıthane havası tutturur, bahriye çiftetellisi çalardık. - Sait Faik Abasıyanık
- Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi
-
Sonuçsuz, anlamsız, boş (durum, davranış, söz)
Bu sözlerin sonu hava.
-
Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik
Buna rağmen öyle kibar ve asil havası vardır ki bu damga bile onu çirkinleştiremez, inadına daha bir uçarı, daha bir sevimli yapar. - Haldun Taner
-
Tarz, üslup
Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e başarılı nazireler yazmıştır. Onların diliyle, onların sesiyle, onların havasıyla... - Yusuf Ziya Ortaç
-
Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans
İlk deneme dalış günü gelince, denizcilerde büyük bir coşkunluk, bir tören havası vardı. - Halikarnas Balıkçısı
-
Çekicilik
Kadın güzel değil ama havası var.
-
Keyif, âlem
Onu kendi havasına bıraksak çalışmaz.
Ata Sözleri ve Deyimler
- hava açmak (veya açılmak)
- hava almak
- hava almak
- hava atmak
- hava basmak
- hava bozmak
- hava bulanmak
- hava çalmak
- hava çarpmak
- havada kalmak
- havadan nem kapmak
- hava değiştirmek
- hava fena esmek
- hava hoş
- hava iyi esmek
- hava kaçırmak
- hava kapanmak
- hava kararmak
- havalara uçmak
- havan batsın
- havanın gözü yaşlı
- hava patlamak
- havasına uymak
- havasını almak
- havasını bulmak
- havasını teneffüs etmek
- havası olmak
- havası olmak
- hava vermek
- havaya girmek
- havaya gitmek
- havaya pala (veya kılıç) sallamak
- hava yapmak
- havaya savurmak
- havaya uçmak
- havayı bozmak
- havayı koklamak
Birleşik Kelimeler: hava akımı, havaalanı, hava aracı, hava aralığı, hava atışı, hava basıncı, hava bilgisi, hava birliği, hava boşaltma makinesi, hava boşluğu, havacıva, hava cıva, hava çekici, hava değişimi, hava deliği, hava durumu, hava düzenleyicisi, hava gazı, hava gemisi, hava haritası, hava hukuku, hava indirme, hava kanalı, hava kapağı, hava kazması, hava kesesi, hava köprüsü, hava kuvvetleri, hava küre, havalimanı, hava meydanı, hava mili, hava muhalefeti, hava musluğu, hava oyunu, hava parası, hava raporu, hava sahası, hava süzgeci, hava şartları, hava tahmini, hava taşı, hava taşıtı, hava tebdili, hava ulaşımı, hava üssü, hava yastığı, hava yastıklı, hava yolu, hava yuvarı, abuhava, açık hava, ağır hava, basınçlı hava, kapalı hava, kesik hava, kırık hava, kuru hava, limoni hava, soğuk hava deposu, tebdilihava, uzun hava, ağzı havada, başı havada, burnu havada, bar havası, bayram havası, bozum havası, dağ havası, gelin havası, göbek havası, kasap havası, kaşık havası, matem havası, memleket havası, oyun havası, yayla havası, zeybek havası