[sıfat]

• Az acı, acımtırak

[nesnesiz]

• Tadı acı duruma gelmek, acılaşmak

  Yağ acıdı.

[nesnesiz]

• Acılı, ağrılı olmak

Ata Sözleri ve Deyimler

• acıyan uyumuş, acıkan uyumamış

[-e]

• Merhamet etmek

  Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın - Cahit Sıtkı Tarancı

• Başkasının uğradığı veya uğrayacağı kötü bir duruma üzülmek

[isim]

• Acı olma durumu

  Göğsünde bir sızı, ağzında bir acılık duydu. - Ömer Seyfettin

[mecaz]

• Dokunaklılık, kederlilik, yaslılık

  Henüz, yüreğimin bir yanı da söylenememiş, dışa atılamamış acılıklarla dolu. - Adalet Ağaoğlu

[isim]

• Acıkmak işi

[sıfat]

• Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun

  Bu âdet bir fabrika sahibinin acıklı hayat hikâyesiyle birlikte kondulara yayıldı. - Lâtife Tekin

• Acı görmüş, yaslı, kederli

  Kendimi bu acı ve acıklı kitlenin bir parçası gibi hissediyordum. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

• acıklı başta akıl olmaz

[isim]

• Acınmak durumu

  Acınmalardan, yerinmelerden yana pek zengindir yaşam. - Nermi Uygur

[isim]

• Acıtmak işi

[isim]

[bitki bilimi]

• Mavikantaron

[sıfat]

• Acıyı andıran, acıya benzeyen, acı gibi, acımtırak

[mecaz]

• Dokunaklı

  Acımsı bir kitabı daha vardır. - Yusuf Ziya Ortaç

[isim]

• Acıkma durumu

[isim]

• Acınma işi

[isim]

[halk ağzında]

• Yaban turpu

[isim]

• Acıtma işi

[sıfat]

• Tadı acı olmayan

• Ağrı, sızı duyulmayan

  Acısız doğum.

[mecaz]

• Üzüntüsü, sıkıntısı olmayan, kedersiz

  Acısız bir yaşam.

[isim]

• Acıma durumu