AÇIKGÖZLEŞMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler



AÇIKGÖZLEŞMEK harflerini içeren 6 harfli 30 kelime bulunuyor. 6 harfli AÇIKGÖZLEŞMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GÖÇMEK20, GÖZEME20, GÖZLEM20, ÇÖZMEK19, GÖKÇEK19, GÖMLEK17, GEÇMEZ17, KAZGIÇ17, ÇÖKMEK16, ÇÖMLEK16, ÖZLEME16, ÖZEMEK16, ÖLÇMEK16, ÇIKMAZ14, GEÇMEK14, GEZMEK14, ÇIKMAK11, ÇAMLIK11, GELMEK11, KIZMAK11, LAZIME11, ZAMKLI11, ÇEKMEK10, ÇELMEK10, KIŞLAK10, KAÇLIK10, KALKIŞ10, MEŞALE10, ZEKALI10, KILMAK8


KILMAK


[yardımcı fiil]
  • Etmek, yapmak

ÇEKMEK


[-e] [-i]
  • Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek

    Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. - Reşat Nuri Güntekin

[-e]
  • Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek

    Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur. - Tarık Buğra

[-e] [-i]
  • Herhangi bir anlama almak

    Bak, sözümü nereye çekti!

[-e] [-i]
  • Örtmek, giymek

    Yorganınızı başınıza çeker ve uykunuza devam edersiniz. - Refik Halit Karay

[-e] [-i]
  • Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek
[nesnesiz]
  • Daralıp kısalmak

    Kumaşı yıkayınca çekti.

[fizik]
  • Bir cisim, belli bir yakınlıktaki başka bir cismi kendisine yaklaşmaya zorlamak, itmek karşıtı
[teknik]
  • Vericiden gelen dalgaları algılayarak televizyon, radyo, telefon vb. aygıtlarla bağlantı kurmak
[argo]
  • İçki içmek

    Çok kimse rakısını bağında çekiyordu. - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çek! (veya çek arabanı!)
  • çekeceği olmak
  • çekip almak
  • çekip çevirmek
  • çekip gitmek
  • çekip vurmak
  • çekiver kuyruğunu

Birleşik Kelimeler: çekçek, çek valf, çekyat, tutçek, dörtçeker, nemçeker, topçeker, yükçeker


ÇELMEK


[-i]
  • Ayak uzatarak birisini düşürmek
[spor]
  • Topa gidiş yönünü değiştirecek biçimde vurmak
[mecaz]
  • Kendi yanına çekmek, beğenisini, sevgisini kazanmak

    Gönlümü çelen bir söz söyle.

[mecaz]
  • Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirine ters düşmek

    Bu sözünüz deminkini çeliyor.


KIŞLAK


[isim] [halk ağzında]
  • Kışın barınılan yer

KAÇLIK


[sıfat]
  • Bir nesnenin sayıca ne kadar olduğunu soran söz

    Kaçlık paket istersiniz?


KALKIŞ


[isim]
  • Kalkma işi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalkışa geçmek

Birleşik Kelimeler: kalkış yarışı


MEŞALE (Kelime Kökeni: Arapça meşʿale)


[isim]
  • Ucunda alev çıkarabilen yanıcı bir madde bulunan, aydınlatmaya yarayan değnek

    Galip, ıssız bir gece içinde, ılık bir bahçede, bir havuz kenarında yanan bir meşaledir. - Asaf Halet Çelebi

[mecaz]
  • Bir düşüncenin öncüsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • meşale çekmek


ZEKÂLI


[sıfat]
  • Zeki olan

Birleşik Kelimeler: geri zekâlı, üstün zekâlı


ÇIKMAK


[-den]
  • İçeriden dışarıya varmak, gitmek

    Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]
  • Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek

    Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. - Atatürk

[nesnesiz]
  • Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak

    Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum. - Haldun Taner

[nesnesiz]
  • Yapılmak, yürümek

    Bu dairede işler kolay çıkmaz.

[nesnesiz]
  • Sıyrılmak, ayrılmak

    Bebeğin patiği çıktı.

[nesnesiz]
  • Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak

    Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak.

[-i]
  • Bir şeyin yukarısına doğru yürümek

    Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık. - Refik Halit Karay

[nesnesiz] [-de]
  • Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak

    Sularda bakteri çıktı.

[-e]
  • Yetkili birinin makamına iş için gitmek

    Başkana çıkmak.

[-e]
  • Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak

    Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.

[nesnesiz]
  • Bir konu yetkililerce karara bağlanmak
[-e]
  • Mal olmak

    Bu ev dört milyara çıktı.

[-e]
  • Oyunda herhangi bir rolü oynamak

    Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[-e]
  • Bir yere ulaşmak, varmak

    Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar. - Memduh Şevket Esendal

[-e]
  • Karaya ayak basmak

    1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. - Atatürk

[nesnesiz]
  • Yayılmak, duyulmak

    Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu. - Ahmet Hamdi Tanpınar

[nesnesiz]
  • Olmak, bulunmak, var olmak

    Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı. - Osman Cemal Kaygılı

[-e]
  • Bir iddia ile ortalıkta görünmek

    Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın. - Peyami Safa

[nesnesiz] [-den]
  • Yayılmak

    Lağımdan pis kokular çıkıyor.

[-e]
  • Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek

    Güreşte ona çıkacak kimse yok.

[-e]
  • Bulaşmak

    Kravatın boyası gömleğe çıktı.

[-i]
  • Binaya kat eklemek

    Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.

[-e]
  • Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak

    Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı? - Memduh Şevket Esendal

[nesnesiz]
  • Niteliği sonradan anlaşılmak

    Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı. - Reşat Nuri Güntekin

[nesnesiz]
  • Belirmek, tanınmak

    Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı. - Muzaffer İzgü

[nesnesiz]
  • Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak

    Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.

[nesnesiz]
  • Yerinden oynamak

    Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı. - Reşat Nuri Güntekin

[nesnesiz]
  • Görünür veya belli bir durumda bulunmak

    Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.

[nesnesiz]
  • Oluşmak, olmak

    Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.

[nesnesiz]
  • Piyasaya sürülmek
[nesnesiz]
  • Bitmek, büyümek, sürmek

    Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı.

[nesnesiz]
  • Verilmek

    Maaş çıkmak. Emir çıkmak.

[nesnesiz]
  • Ay veya mevsim geçmek

    Mart çıktı. Kış çıktı.

[nesnesiz]
  • Yeni yetişip satışa sunulmak

    Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı.

[nesnesiz]
  • Yükselmek, artmak

    Fiyatlar çıktı.

[nesnesiz]
  • Artırmak, fiyatı yükseltmek
[nesnesiz]
  • Sesini yükseltmek
[nesnesiz]
  • Büyük abdest bozmak
[nesnesiz] [-den]
  • Giderilmek, yok olmak

    Leke çıktı.

[-den]
  • Unutmak

    O söz benim hatırımdan çıkmadı.

[nesnesiz]
  • Ay, Güneş görünmek

    Hava açılmış, ay çıkmıştı. - Refik Halit Karay

    Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[nesnesiz]
  • Yayımlanmak

    Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu. - Yusuf Ziya Ortaç

[nesnesiz]
  • Gelmek

    Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]
  • Gerçekleşmek

    İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya! - Memduh Şevket Esendal

[nesnesiz]
  • Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak

    Arabanın direksiyonu çıkmak.

[-le]
  • Flört etmek

    Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım. - Attila İlhan

[-e]
  • Erişmek, görmek

    Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Harcamak zorunda kalmak

    Paradan çıkmak. Bin liradan çıktım.

[-i] [argo]
  • Vermeye katlanmak

    Çık bakalım paraları!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çıkmadık canda umut var

Birleşik Kelimeler: bata çıka, batçık, battıçıktı, zıpçıktı


ÇAMLIK


[isim]
  • Çam ağaçları çok olan yer

GELMEK


[-e] [nesnesiz] [-den]
  • Ulaşmak, varmak

    Gurbetten gelmişim yorgunum hancı / Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş - Bekir Sıtkı Erdoğan

[-e]
  • Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek

    Dediğime geldiniz mi?

[-e]
  • Uygun düşmek

    Caddelerde oturmaya gelmez. - Ömer Seyfettin

[-e]
  • Başlamak, ortaya çıkmak
[yardımcı fiil]
  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Alışageldiğimiz bir anlamı vardı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ...-e gelince
  • gel de (veya gelsin de)
  • gel demesi kolay ama git demesi güçtür
  • gel denilen yere gitmeye ar eyleme, gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme
  • geldik yüze, çıktık düze
  • geleceği varsa göreceği de var
  • gelip çatmak (veya dayanmak)
  • gelip geçmek
  • gel keyfim gel
  • gelsin ... (veya gelsin ... gitsin ...)
  • gel zaman git zaman

Birleşik Kelimeler: gelgeç, gelgel, gelip geçici, gide gele, gitmeli gelmeli, varagele, rastgele, taygeldi, gelgelelim, kendigelen, karşı gelim, tümdengelim, söz gelimi, süregelmek


KIZMAK


[nesnesiz]
  • Isıtılan veya ısınan bir nesnenin sıcaklığı çok artmak

    Taşlar güneşten kızmıştı.

[mecaz]
  • Öfkelenmek, sinirlenmek

    Dakikalar geçtikçe sakinleşiyor, sakinleştikçe de için için kızıyor, üzülüyordum. - Etem İzzet Benice

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kızıp durmak

Birleşik Kelimeler: kıza köpüre, kızmabirader


LAZIME (Kelime Kökeni: Arapça lāzime)


[isim] [eskimiş]
  • Yapılması gerekli olan şey
[matematik] [mantık]
  • Gerekçe

ZAMKLI


[sıfat]
  • Üstüne zamk sürülmüş

Birleşik Kelimeler: zamklı kâğıt


ÇIKMAZ


[isim]
  • Sonu kapalı, çıkış yeri olmayan, hiçbir yere ulaşamayan yol, sokak

    Bu apartmanın olduğu çıkmazda bir garaj, bir eski ahır, üç esrarlı ve daima kapalı depodan başka bir şey yoktur. - Halide Edip Adıvar

[sıfat] [mecaz]
  • Çözüme ulaşmayan, çözüm yolu olmayan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çıkmaza girmek
  • çıkmaza sokmak
  • çıkmaz ayın son çarşambası
  • çıkmazda olmak

Birleşik Kelimeler: çıkmaz sokak