TERLEME ile Oluşan Kelimeler (TERLEME Kelime Türetme)



TERLEME harflerinden oluşan 33 kelime bulunuyor. TERLEME kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Terleme kelimesinin anlamı nedir? Terleme ile başlayan kelimeler. Terleme ile biten kelimeler. İçinde terleme olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

TERLEME8

6 Harfli Kelimeler

ELETME7, TELEME7

5 Harfli Kelimeler

ELEME6, METRE6, MERET6, REMEL6, TEMEL6, TELEM6, TERME6

4 Harfli Kelimeler

ERME5, ETME5, EMET5, EMEL5, ELEM5, MERT5, ERTE4, ETER4, REEL4, TERE4

3 Harfli Kelimeler

MET4, TEM4, RET3, TEL3, TER3

2 Harfli Kelimeler

EM3, ME3, EL2, ER2, ET2, LE2, RE2, TE2


EL


[isim] [anatomi]
  • Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü

    El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk - Ziya Osman Saba

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... elinden çıkmak
  • el (veya elini) uzatmak
  • el (veya elini) yakmak
  • el açmak
  • el almak
  • el atmak
  • el ayak (veya etek) çekmek
  • el ayak çekilmek
  • el bağlamak
  • el basmak
  • el bebek gül bebek
  • el bende!
  • el çekmek
  • el çektirmek
  • el çırpmak
  • elde (veya elinde) olmamak
  • elde avuçta (bir şey) kalmamak
  • elde avuçta (ne varsa)
  • elde etmek
  • el değiştirmek
  • el değmemek
  • elde kalmak
  • eldeki yara, yarasıza duvar deliği
  • elden ağza yaşamak
  • elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
  • elden bırakmamak (veya düşürmemek)
  • elden çıkarmak
  • elden çıkmak
  • elden geçirmek
  • elden gel!
  • elden geldiği kadar
  • elden gelmemek
  • elden gitmek
  • elden kaçırmak
  • elden kaçmak
  • elden ne gelir?
  • elde tutmak
  • el dokunulmamak
  • ele alınır
  • ele alınmaz
  • ele almak
  • ele avuca sığmamak
  • ele bakmak
  • ele geçirmek
  • ele geçmek
  • ele gelmek
  • el elde baş başta
  • el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
  • el elden üstündür (ta arşa kadar)
  • el el ile, değirmen yel ile
  • el eli yıkar, iki el yüzü
  • el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
  • el el üstünde oturmak
  • el ermez, güç yetmez
  • el etek öpmek
  • el etek tutmak
  • el etmek
  • ele vermek
  • eli (veya elleri) armut devşirmek
  • eli alışmak
  • eli altında olmak
  • eli ayağı (olmak)
  • eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
  • eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
  • eli ayağı titremek
  • eli ayağı tutmak
  • eli aza varmamak
  • eli boş çıkmak
  • eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
  • eli boş gelmek
  • eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
  • eli değmek
  • eli dursa ayağı durmaz
  • eli ekmek tutmak
  • eli eline değmemek
  • eli ermek
  • eli ermez gücü yetmez
  • eli genişlemek
  • eli gitmek
  • eli harama uzanmak
  • eli işe yatmak
  • eli kalem tutmak
  • eli kırılmak
  • eli kırılsın!
  • eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
  • eli kolu bağlı durmak
  • eli kurusun!
  • elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
  • elinde ... var
  • elinde avucunda nesi varsa
  • elinde bulunmak (veya olmak)
  • elinde büyümek
  • elinde kalmak
  • elinden
  • elinden (bir şey) düşmemek
  • elinden (bir şeyi) düşürmemek
  • elinden almak
  • elinden bir iş (veya şey) gelmemek
  • elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
  • elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
  • elinden geleni yapmak
  • elinden gelmek
  • elinden hiçbir şey kurtulmamak
  • elinden iş çıkmamak
  • elinden iyi iş gelmek
  • elinden kan çıkmak
  • elinden kurtulmak
  • elinden tutmak
  • elinde olmak
  • elinde olmak
  • elinde patlamak
  • elinde tutmak
  • eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
  • eline almak
  • eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
  • eline ayağına üşenmemek
  • eline bakmak
  • eline doğmak
  • eline düşmek
  • eline erkek eli değmemiş olmak
  • eline eteğine doğru
  • eline eteğine sarılmak
  • eline fırsat geçmek
  • eline geçmek
  • eline kalmak
  • eline su dökemez
  • eline tutuşturmak
  • eline yüzüne bulaştırmak
  • elini arı kovanına sokmak
  • elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
  • elini ayağını öpeyim
  • elini belli etmek (veya göstermek)
  • elini çabuk tutmak
  • elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
  • elini kolunu bağlamak
  • elini kolunu sallaya sallaya gelmek
  • elini kolunu sallaya sallaya gezmek
  • elini kulağına atmak
  • elinin altında (olmak)
  • elinin hamuruyla erkek işine karışmak
  • elinin tersiyle çarpmak
  • elinin tersiyle itmek
  • elini oynatmak
  • elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
  • elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
  • elini sürmemek
  • elini taşın altına koymak (veya sokmak)
  • elini veren kolunu alamaz
  • elini vicdanına koymak
  • elinle ver, ayağınla ara
  • eli olmak
  • eli para görmek
  • eli silah tutmak
  • eli varmamak (veya gitmemek)
  • eli yatmak
  • eliyle koymuş gibi
  • el kadar
  • el kaldırmak
  • el katmak
  • el koymak
  • ellerde gezmek
  • elleri (veya ellerin) dert görmesin
  • ellerim yanıma gelsin
  • eller yukarı!
  • elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
  • elle tutulur
  • elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
  • elle tutulur tarafı olmamak
  • el ovuşturmak
  • el öpenlerin çok olsun!
  • el öpmek
  • el öpmekle ağız aşınmaz
  • el pençe
  • el pençe divan
  • el pençe divan durmak
  • el sıkışmak
  • el sıkmak
  • el sürmemek
  • el tazelemek
  • el terazi, göz mizan
  • el tutmak
  • el üstünde tutmak
  • el vergisi, gönül sevgisi
  • el vermek
  • el vurmamak
  • el yarası onulur, dil yarası onulmaz
  • el yıkamak

Birleşik Kelimeler: el alışkanlığı, el altında, el altından, el arabası, el ayası, elbasan tavası, el bezi, el birliği, el bombası, el çabukluğu, el çantası, el değirmeni, el duşu, el ele, el emeği, elense, el erimi, el erki, elezer, el falı, el feneri, el freni, el havlusu, el ilanı, el işçiliği, el işi, el kantarı, el keseri, el kılavuzu, el kiri, el kitabı, el notu, el oltası, elöpen, el sabunu, el sanatları, el sözlüğü, el şakası, el tası, el telefonu, el telsizi, el topu, el ulağı, el uzluğu, el yatkınlığı, el yazısı, el yazması, el yordamıyla, elde bir, elden ele, eli açık, eli ağır, eli ayağı düzgün, eli bayraklı, elibelinde, eli belinde, eli bol, eli boş, eliböğründe, eli böğründe, eli çabuk, eli dar, eli geniş, eli hafif, eli koynunda, eli kulağında, eli mahkûm, eli maşalı, elimsende, eli nimetli, eli selek, eli sıkı, eli sopalı, eli şakağında, eli yatkın, eli uz, eli uzun, eli yatkın, eli yordamlı, eli yüreğinde, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz, eline ağır, eline ayağına çabuk, eline çabuk, elinin körü, azel, art elden, havvaanaeli

[isim]
  • Yakınların dışında kalan kimse, yabancı

    Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır! - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • el ağzına bakan, karısını tez boşar
  • el arı düşman gayreti
  • el beğenmezse yer beğensin
  • elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz
  • elden vefa, zehirden şifa
  • ele güne karşı
  • el elin aynasıdır
  • el elin eşeğini türkü çağırarak arar
  • el elin nesine, gülerek gider yasına
  • el eliyle yılan tutulur
  • ele verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı
  • el için ağlayan gözden olur
  • el için kuyu kazan, evvela kendisi düşer
  • el için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine
  • el ile gelen düğün bayram
  • elin ağzı torba değil ki büzesin
  • el iyisi olmak
  • el kazanıyla aş kaynamaz
  • el kazanıyla aş kaynatmak
  • el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır

Birleşik Kelimeler: el adamı, el âlem, el kapısı, elkızı, eloğlu, yedi kat el

[isim]
  • Ülke, yurt, il

    Çöller, Yemen ellerinden beter imiş. - Aka Gündüz

[halk ağzında]
  • Oba, aşiret

    Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir - Dadaloğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • elde bulunan beyde bulunmaz
  • el mi yaman bey mi yaman? el yaman!

Birleşik Kelimeler: yad el, gurbet eli, Türk eli, yad eller


ER


[isim]
  • Erkek

    Noksansız bir çeyiz ve düğünle iyi bir ere verilen Zeynep'in hissesi ayrılmıştır. - Tarık Buğra

[mecaz]
  • İşini iyi bilen, yetenekli kimse

    Sanat eri çalışır, bir eser kor ortaya, onun güzel olduğuna inanır, o güzelliği herkesin anlamasını, kavramasını ister. - Nurullah Ataç

[sıfat] [mecaz]
  • Kahraman, yiğit
[askerlik]
  • Rütbesiz asker, nefer

    Düşman erleri arasında Fransızlar da vardır. - Salâh Birsel

[halk ağzında]
  • Koca

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ere gitmek (veya varmak)
  • ere vermek
  • erim er olsun da yerim çalı dibi olsun
  • erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını
  • er kocar, gönül kocamaz
  • er lokması er kursağında kalmaz
  • er olan ekmeğini taştan çıkarır
  • er oyunu üçe kadar

Birleşik Kelimeler: erbaş, er bezi, erdişi, er ekmeği, er kişi, er meydanı, er suyu, acemi er, komando er, tam er, avcı eri, emir eri, gönül eri, hizmet eri, iş eri, sanat eri, yazın eri

[zarf] [halk ağzında]
  • Erken

    Er sabah kalktım ki sular çağlıyor - Halk türküsü

Birleşik Kelimeler: er ekmeği, er geç

[kimya]
  • Erbiyum elementinin simgesi

ET


[isim]
  • İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka

    Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • et bağlamak
  • ete kemiğe dönüştürmek (veya büründürmek)
  • eti budu yerinde (veya etine dolgun)
  • eti kemiği
  • eti kemiğine yapışmak
  • etinden et koparmak (veya kesmek)
  • eti ne budu ne?
  • eti senin, kemiği benim
  • et kanlı gerek, yiğit canlı
  • et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokarsa ne yapılır?
  • etle tırnak arasına girilmez
  • etle tırnak gibi
  • et ne kadar arık olsa üstüne ekmek yaraşır
  • etten duvar örmek
  • etten önce çömleğe düşmek
  • et tırnak olmak
  • et tırnaktan ayrılmaz
  • et tutmak

Birleşik Kelimeler: et beni, et kafalı, et kesimi, et kırımı, et lokması, etobur, et sığırı, et sineği, et sotesi, et suyu, et şeftalisi, et tavuğu, et toprak, et unu, etyaran, etyemez, beyaz et, kaba et, kara et, kırmızı et, lop et, kül rengi et sineği, balıketi, balık eti, dana eti, diş eti, diş eti ünsüzü, göğüs eti, koyun eti, kurban eti, kuzu eti, sığır eti, soya eti, tavşan eti, tavuk eti, balıketinde


LE



RE


[isim] [müzik]
  • Gam (II) dizisinde do ile mi arasındaki ses
[kimya]
  • Renyum elementinin simgesi

TE


[isim]
  • Sıhhi tesisatta su borusunu üç yönlü kullanabilme durumuna getiren parça
[kimya]
  • Tellür elementinin simgesi

RET (Kelime Kökeni: Arapça redd)


[isim]
  • Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme

    Dostundan ve ötekilerden kuvvetli bir ret bekliyordu. - Peyami Safa

Birleşik Kelimeler: reddedilmek, reddetmek, reddeylemek, reddihâkim, reddimiras, reddolunmak


TEL


[isim]
  • Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne

    Gelin teli. Telgraf teli.

[sıfat]
  • Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan

    Tel kafes. Tel çivi.

[biyoloji]
  • Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tel çekmek
  • teli kırmak
  • teller takmak
  • tel takınmak

Birleşik Kelimeler: tel cambazı, tel çivi, tel dikiş, tel dokuma, tel dolap, tel fırça, tel halat, tel kadayıf, tel kafes, telkâri, tel kurdu, tel küf, tel küflüce, tel örgü, tel şehriye, tel tel, tel zımba, dikenli tel, bam teli, elektrik teli, gelin teli, kafes teli, telgraf teli, ses telleri

[isim]
  • Telgraf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tel çekmek

Birleşik Kelimeler: telyazı


TER


[isim]
  • Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan, renksiz, tuzlu sıvı, arak (I)

    O kadar sırsıklam ter içinde idi ki cesaret edemedi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ter alıştırmak
  • ter atmak
  • ter basmak
  • ter boşanmak
  • ter dökmek
  • tere batmak
  • terini soğutmak

Birleşik Kelimeler: ter bezi, alın teri, ayak teri, ecel teri


EM


[isim] [halk ağzında]
  • İlaç, merhem

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eme seme yaramamak
  • eme yaramak


ME


[isim]
  • Koyun, kuzu vb. hayvanların çıkardığı ses

    Kara koyun kuzular kuzulamaz / Me deme - Fazıl Hüsnü Dağlarca


ETER (Kelime Kökeni: Fransızca éther)


[isim] [kimya]
  • Oksijenli asitlerin alkollerle birleşmesinden oluşan sıvılar

REEL (Kelime Kökeni: Fransızca réel)


[sıfat]
  • Gerçek

TERE (Kelime Kökeni: Farsça tere)


[isim] [bitki bilimi]
  • Turpgillerden, yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki (Lepidium sativum)

Birleşik Kelimeler: çayır teresi, su teresi, yaban teresi


MET (Kelime Kökeni: Arapça medd)


[isim] [coğrafya]
  • Kabarma

    Bir met zamanı gökyüzü kurşunla örtülü / Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi - Yahya Kemal Beyatlı

Birleşik Kelimeler: metcezir

[isim]
  • Çelik çomak oyununda kullanılan değnek parçası