DAĞBAŞI ile Oluşan Kelimeler (DAĞBAŞI Kelime Türetme)



DAĞBAŞI harflerinden oluşan 25 kelime bulunuyor. DAĞBAŞI kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Dağbaşı kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

DAĞBAŞI22

6 Harfli Kelimeler

BAĞDAŞ20

5 Harfli Kelimeler

BAĞIŞ18, AŞAĞI16, BAĞDA16

4 Harfli Kelimeler

AĞIŞ15, BAĞI14, AĞDA13, BAĞA13, ADAŞ9

3 Harfli Kelimeler

BAĞ12, DAĞ12, AĞI11, AĞA10, DIŞ9, BAŞ8, ŞAD8, AŞI7, BAD7, ABA5, ADA5

2 Harfli Kelimeler

9, AŞ5, AB4, AD4


AB (Kelime Kökeni: Farsça āb)


[isim] [eskimiş]
  • Su

Birleşik Kelimeler: abıhayat, abıkevser, abuhava


AD


[isim]
  • Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam

    Görmediniz mi, adını söyleyince herkes put kesiliyor. - Ahmet Hamdi Tanpınar

[dil bilgisi]
  • Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelime, isim

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ad almak
  • ad çekmek
  • adı (bile) olmamak
  • adı batası (veya batasıca)
  • adı batmak
  • adı bile okunmamak
  • adı çıkmak
  • adı çıkmış dokuza, inmez sekize
  • adı deliye çıkmak
  • adı duyulmak
  • adı geçmek
  • adı gibi bilmek
  • adı kaldırılmak
  • adı kalmak
  • adı karışmak
  • adı kötüye çıkmak
  • adını ...-ye çıkarmak
  • adını ağzına abdestle almak
  • adını ağzına almamak
  • adını anmak
  • adını bağışlamak
  • adını çıkarmak
  • adını kirletmek (veya lekelemek)
  • adını koymak
  • adını taşımak
  • adını vermek
  • adı olmak
  • adı var
  • ad koymak
  • ad takmak
  • ad vermek
  • ad yapmak

Birleşik Kelimeler: ad aktarması, ad bilimi, ad cümlesi, ad çekimi, ad çekme, ad durumu, ad gövdesi, ad kökü, ad tabanı, ad tamlaması, addan türeme ad, addan türeme eylem, adı belirsiz, adı sanı, adı üstünde, adına, adıyla sanıyla, adlar dizgesi, adlı adıyla, bayramlık ad, birleşik ad, eylemden türeme ad, kısma ad, küçük ad, ön ad, özel ad, somut ad, soyut ad, takma ad, türemiş ad, yalın ad, aile adı, göbek adı, kod adı, soyadı, tanıtma adı, topluluk adı, yer adı, kendi adına

[isim]
  • Sayma

Birleşik Kelimeler: addetmek, addolunmak


ABA


[isim] [halk ağzında]
  • Abla
[isim]
  • Yünün dövülmesiyle yapılan kalın ve kaba kumaş
[sıfat]
  • Bu kumaştan yapılan
[eskimiş]
  • Bu kumaştan yapılan ve dervişlerce giyilen hırka

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aba altında er yatar
  • aba altından sopa (veya değnek) göstermek
  • aba gibi
  • abanın kadri yağmurda bilinir
  • aba vakti yaba, yaba vakti aba
  • abayı sermek
  • abayı yakmak

Birleşik Kelimeler: aba güreşi


ADA


[isim] [coğrafya]
  • Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire

    İnziva yerim bazen limanda bir şileptir, bazen bir ada. - Refik Halit Karay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ada gibi

Birleşik Kelimeler: ada balığı, ada çayı, ada soğanı, ada tavşanı, ada tepe, adayavrusu, gök ada, takımada, yarımada, dil adası, kavşak adası, mercan adası, yapı adası



[isim]
  • Yemek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aşını, eşini, işini bil
  • aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur
  • aş taşınca kepçeye paha olmaz
  • aş tuz ile, tuz oran ile

Birleşik Kelimeler: aş damı, aşerme, aşevi, aşhane, aş ocağı, alaca aş, katıklı aş, arabaşı


AŞI


[isim] [kimya]
  • Birtakım hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen, o hastalığın mikrobuyla hazırlanmış eriyik
[sıfat]
  • Aşılı (bitki)

    Sana yeni aşı güllerimi göstereceğim. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aşı olmak (veya vurulmak veya yapılmak)
  • aşı vurmak (veya yapmak)

Birleşik Kelimeler: aşı boyalı, aşı boyası, aşı kâğıdı, aşı taşı, çatal aşı, kakma aşı, karma aşı, yarma aşı, çiçek aşısı, göz aşısı, kalem aşısı, yaprak aşısı


BAD (Kelime Kökeni: Farsça bād)


[isim] [eskimiş]
  • Rüzgâr

    Esme ey bad esme canan uykuda. - Faruk Nafiz Çamlıbel

Birleşik Kelimeler: badısaba


BAŞ


[isim] [anatomi]
  • İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[denizcilik]
  • Deniz teknelerinde ön taraf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ...-nın başında gelmek (veya yer almak)
  • baş (veya başı) çekmek
  • baş (veya başını) alamamak
  • başa çıkmak
  • başa çıkmak
  • başa gelen (dert) çekilir
  • başa gelmek
  • başa gelmeyince bilinmez
  • başa güreşmek
  • baş ağır gerek, kulak sağır
  • baş ağrıtmak
  • başa vermek
  • baş bağlamak
  • baş bulmak
  • baş çevirtmek
  • baş dille tartılır
  • baş döndürmek
  • baş edebilmek
  • baş edememek
  • baş eğmek
  • baş eldeyken
  • baş etmek
  • baş gelmek
  • baş göstermek
  • baş göz etmek
  • baş göz olmak
  • başı ağrımak
  • başı bağlanmak
  • başı belada olmak
  • başı belaya girmek (veya uğramak)
  • başı çatlamak
  • başı dara düşmek
  • başı daralmak
  • başı darda kalmak
  • başı derde girmek
  • başı dönmek
  • başı göğe ermek (veya değmek)
  • başı hoş olmamak
  • başı için
  • başı kazan gibi olmak
  • başım gözüm üstüne
  • başımla beraber
  • başına (...) gelmek
  • başına balta kesilmek (veya olmak)
  • başına bela açmak
  • başına bela almak
  • başına bela olmak (veya kesilmek)
  • başına bir hâl gelmek
  • başına çalmak
  • başına çalsın!
  • başına çıkarmak
  • başına çıkmak
  • başına çorap örmek
  • başına dert açmak
  • başına dert olmak (veya kesilmek)
  • başına devlet (veya talih) kuşu konmak
  • başına dikilmek
  • başına dikmek
  • başına dolamak
  • başına dünyanın belasını sarmak
  • başına ekşimek
  • başına gaile açmak
  • başına geçirmek
  • başına geçmek
  • başına geçmek
  • başına gelen başmakçıdır
  • başına gelmek
  • başına gelmek
  • başına güneş geçmek
  • başına iş açmak
  • başına iş çıkarmak
  • başına iş çıkmak
  • başına kâhya kesilmek
  • başına kakmak (veya kakınç etmek)
  • başına kalmak
  • başına kan çıkmak
  • başına karalar bağlamak
  • başına oturmak
  • başı nâra yanmak
  • başına sarmak
  • başına taç etmek
  • başına taş düşmek (veya yağmak)
  • başına vur, ağzından lokmasını al
  • başına vurmak
  • başına yıkmak
  • başın başı, başın da başı var
  • başında beklemek (veya durmak)
  • başında değirmen çevirmek
  • başında kavak yeli (veya yelleri) esmek
  • başından almak
  • başından aşağı kaynar sular dökülmek
  • başından atmak
  • başından büyük işlere girişmek (veya kalkışmak)
  • başından geçmek
  • başından kalkmak
  • başından korkmak
  • başından savmak
  • başında olmak
  • başında paralansın
  • başında torbası eksik
  • başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinden eksik etmez
  • başını ağrıtmak
  • başını alıp gitmek
  • başını ateşlere yakmak
  • başını bağlamak
  • başını beklemek
  • başını belaya sokmak
  • başını bir yere bağlamak
  • başını bir yere sokmak
  • başını boş bırakmak
  • başını çatmak
  • başını çıkarmak
  • başını derde sokmak
  • başını dik tutmak
  • başını dinlemek
  • başını döndürmek
  • başını duman almak
  • başını ezmek
  • başını gözünü yarmak
  • başını istemek
  • başını kaldırmamak (veya kaldıramamak)
  • başını kaşımaya (veya kaşıyacak) vakti olmamak
  • başını koltuğunun altına almak
  • başını kurtarmak
  • başının altında
  • başının altından çıkmak
  • başını nâra yakmak
  • başının çaresine bakmak
  • başının derdine düşmek
  • başının etini yemek
  • başının gözünün sadakası
  • başını ortaya koymak
  • başını taştan taşa vurmak
  • başını toplamak
  • başını uçurmak
  • başını vermek
  • başını yakmak
  • başını yemek
  • başı sağ olsuna gitmek
  • başı sıkılmak (veya sıkışmak)
  • başı sıkıya gelmek
  • başı taşa değmek
  • başı tutmak
  • başı üstünde yeri olmak
  • başı yastığa düşmek
  • başı yastık yüzü görmemek
  • başı yerine gelmek
  • başı zapt olunmamak
  • baş kesmek
  • baş kes, yaş kesme
  • baş kıç olmak
  • baş kıç vurmak
  • baş kırılır (veya yarılır) fes (veya börk) içinde, kol kırılır yen (veya kürk) içinde
  • baş koşmak
  • baş koymak
  • baş nereye giderse ayak da oraya gider
  • baş olan boş olmaz
  • baş ol da istersen soğan başı ol
  • baş olmak
  • baş sağlığı, dünya varlığı
  • baş sallamak
  • başta (veya başında) bulunmak (veya olmak)
  • baştan aşmak
  • baştan çıkarmak
  • baştan çıkmak
  • baştan kara etmek
  • baştan kara gitmek
  • başta taşımak
  • baş tutamamak
  • baş tutmak
  • baş üstünde tutmak
  • baş üstünde yeri var
  • baş vermek
  • baş yakmak
  • baş yapmak
  • baş yastığı baş derdini bilmez
  • baş yemek

Birleşik Kelimeler: başağaç, başağırlık, başağrısı, baş ağrısı, başakortçu, başaktör, başaktris, başaltı, baş altı, başantrenör, başasistan, baş aşağı, başbakan, baş baş, baş başa, başbayan, başbayi, baş belası, baş bezi, baş bıçağı, baş bodoslaması, başbuğ, başçavuş, başdanışman, başdekorcu, başdelege, başdenetçi, başdenetmen, başdizgici, başdoktor, baş döndürücü, baş dönmesi, başdümenci, baş dümeni, başeczacı, başefendi, başeksper, başeser, başeski, başfiyat, başgardiyan, başgarson, başgedikli, başhakem, baş halatı, baş havlusu, başhekim, başhemşire, başhostes, başimam, başkafiye, başkahraman, başkaldırı, başkaldırmak, başkarakter, başkâtip, başkatsayı, başkemancı, başkent, başkesit, başkeşiş, başkilise, başkişi, başkomutan, başkonakçı, başkonsolos, başköşe, başkumandan, başlahana, başmabeyinci, başmakale, başmal, başmekân, başmisafir, başmuallim, başmubassır, başmuharrir, başmurakıp, başmüdür, başmüezzin, başmüfettiş, başmühendis, başmürettip, başmüsevvit, başmüşavir, başmüzakereci, başnokta, başoda, başoyuncu, başöğretmen, başörtü, başpapaz, başparmak, başpehlivan, başpiskopos, başrahip, başrejisör, başrol, başsağlığı, başsavcı, başspiker, başşehir, baştaban, baştabip, baş tacı, baştanımaz, başteknisyen, başucu, baş ucu, başuzman, başülke, başüstü, başüstüne, başvekâlet, başvekil, başvezir, başvurdurmak, başvurmak, başvuru, başvurulmak, başyapıt, başyardımcı, başyargıcı, baş yastığı, başyaver, başyazar, başyazı, başyazman, başyemek, başyıldız, başyönetmen, başyukarı, başa baş, başı açık, başı bağlı, başıboş, başıbozuk, başı bütün, başı dertte, başı devletli, başı dik, başı dimdik, başı dinç, başı dumanlı, başı havada, başı kabak, başı kalabalık, başı önünde, başı yerde, başı yukarıda, başı yumuşak, başına buyruk, baştan savma, akbaş, alabaş, altınbaş, baltabaş, büyükbaş, delibaş, demirbaş, elmabaş, erbaş, iribaş, kancabaş, karabaş, Kızılbaş, kocabaş, küçükbaş, sallabaş, sıkma baş, tokmakbaş, topbaş, üst baş, yaş baş, yeşilbaş, astsubay başçavuş, astsubay kıdemli başçavuş, adam başı, adımbaşı, asesbaşı, aşçıbaşı, atbaşı, aybaşı, ay başı, bacabaşı, barbaşı, bezirgânbaşı, binbaşı, borazancıbaşı, böcekbaşı, bölükbaşı, çarkçıbaşı, çeribaşı, çeşme başı, çeşnicibaşı, çıbanbaşı, dağbaşı, dağ başı, dakika başı, dersbaşı, dört başı mamur, düğüncübaşı, elebaşı, eşekbaşı, hafta başı, hahambaşı, hamalbaşı, hekimbaşı, humbaracıbaşı, ırgatbaşı, işbaşı, kamçıbaşı, kayabaşı, kervanbaşı, kırkyılın başı, kocabaşı, koçbaşı, kolbaşı, koltukbaşı, köprübaşı, Köprübaşı, köşebaşı, kumbaşı, kuşbaşı, kuşçubaşı, kuyruklu yıldız başı, liste başı, madde başı, masabaşı, mehterbaşı, meme başı, mimarbaşı, müneccimbaşı, obabaşı, ocakbaşı, odabaşı, omuz başı, onbaşı, oymakbaşı, ön yüzbaşı, ördekbaşı, pazarbaşı, pınar başı, saat başı, sarbanbaşı, satır başı, sekbanbaşı, semazenbaşı, sofra başı, söz başı, subaşı, şahincibaşı, tepebaşı, Tepebaşı, ustabaşı, yanı başı, yârenbaşı, yılanbaşı, yılbaşı, yiğitbaşı, yüzbaşı, canla başla, bir başına, adam başına, başlı başına, çocuk başına, kadın başına, kendi başına, kız başına, kişi başına, parça başına, tek başına, yalnız başına, aklı başında, işbaşında eğitim, masabaşında, yanı başında

[isim] [eskimiş]
  • Çıban

ŞAD (Kelime Kökeni: Farsça şād)


[sıfat] [eskimiş]
  • Sevinçli, neşeli

Ata Sözleri ve Deyimler

  • şad etmek
  • şad olmak


ADAŞ


[isim]
  • Adları aynı olanlardan her biri

    Adaşının, neyin nesi olduğunu hiç bilmiyordu. - Hüseyin Rahmi Gürpınar


DIŞ


[isim]
  • Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı

    Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. - Ahmet Haşim

[sıfat]
  • Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan

    Bayram vali konağının dış kapısında, ellerini yine önünde kavuşturmuş taş gibi dimdik duruyordu. - Ayşe Kulin

[sıfat]
  • Yabancı ülkelerle ilgili

    Dış siyaset. Dış ilişkiler.

[sinema] [televizyon]
  • Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
[spor]
  • Bazı top oyunlarında karşı takım oyuncularının vuruşuyla topun kalenin bulunduğu taraftan dışarı çıkması, aut

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dışa vurmak
  • dışı eli yakar, içi beni yakar
  • dışı kalaylı, içi alaylı
  • dışına çıkmak
  • dışında
  • dışında bırakmak
  • dışında kalmak

Birleşik Kelimeler: dış açı, dış ağ, dış âlem, dış alım, dış asalak, dış başkalaşım, dış bellek, dışbeslenen, dış beslenme, dış borç, dış borçlanma, dışbükey, dış çevre, dış çizgiler durumu, dış çokgen, dış deri, dış dünya, dış evlilik, dış gebelik, dış gezegen, dış gezi, dış güçler, dış hat, dış işleri, dış kapı, dış kavuz, dış kredi, dış kulak, dış kutsal, dış lastik, dış merkezli, dış odun, dış pazar, dış pazarlama, dış piyasa, dış plazma, dış politika, dış saha, dış satım, dış ses, dış ters açı, dış ticaret, dış vurum, dış yarıçap, dış yüz, dış zar, dışa dönük, dışa vurum, ahlak dışı, akıl dışı, alfabe dışı, amaç dışı, bilim dışı, bilinç dışı, çağ dışı, çevrim dışı, ders dışı, devre dışı, din dışı, doğa dışı, evlilik dışı, gerçek dışı, gündem dışı, hudut dışı, irade dışı, istenç dışı, kanun dışı, kayıt dışı, kişilik dışı, kural dışı, liste dışı, mantık dışı, meyve dışı, olağan dışı, oran dışı, öz dışı, saf dışı, sınır dışı, sıra dışı, toplum dışı, töre dışı, us dışı, yasa dışı, yurt dışı, içli dışlı



[isim]
  • İplik, sicim, tel vb. ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü

    Balık ağı. Tenis ağı.

[mecaz]
  • Tuzak

    Onu, ağına düşmüş bir av gibi ne öldürdü ne ondurdu. - Samiha Ayverdi

[spor]
  • Oyun alanını ortadan ikiye bölen iple yapılmış örgü, file
[spor]
  • Çaprazlama örgü ile yapılan ve kale direkleri arkasına gerilen örgü, file

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağ atmak (veya bırakmak)
  • ağ çekmek
  • ağına düşürmek

Birleşik Kelimeler: ağbenek, ağbeneklilik, ağ iğnesi, ağ ipliği, ağ kayığı, ağ kepçe, ağ kurdu, ağ kurşunu, ağ mantarlar, ağ tabaka, ağ tonoz, ağ torba, ağ yatak, dış ağ, genel ağ, iç ağ, serpme ağ, yerel ağ, alamana ağı, bilgisayar ağı, bilişim ağı, borda ağı, boru ağı, çektirme ağı, çevirme ağı, dalyan ağı, dip ağı, ıstakoz ağı, iletişim ağı, karides ağı, marya ağı, sürtme ağı, voli ağı

[isim]
  • Pantolon veya külotun apış arasına gelen yeri, apışlık

AĞA


[isim]
  • Geniş toprakları olan, sözü geçen, varlıklı kimse

    Sonra köy ağası hazretleri bizim de kıçımıza atacak tekmeyi. - Nazım Hikmet

[sıfat] [mecaz]
  • Cömert, eli açık
[halk ağzında]
  • Koca
[tarih]
  • Osmanlı Devleti'nde bazı kuruluşların başında bulunanlara verilen resmî san

    Yeniçeri ağası. Çarşı ağası.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağa borç eder, uşak harç
  • ağanın alnı terlemezse ırgadın burnu kanamaz
  • ağanın eli tutulmaz
  • ağanın gözü ata tımardır
  • ağanın gözü öküzü semiz eder
  • ağanın gözü, yiğidin sözü
  • ağanın malı çıkar, uşağın canı

Birleşik Kelimeler: ağababa, ağabey, ağa kapısı, ağa yamağı, ak ağa, hacıağa, hıyarağa, iç ağa, silahtar ağa, acemi ağası, alkış ağası, çarşı ağası, eyyam ağası, hadım ağası, harem ağası, hıyarağası, kahve ağası, kantar ağası, kapı ağası, kızlar ağası, kolağası, köy ağası, tatar ağası, yalı ağası, yeniçeri ağası


AĞI


[isim]
  • Zehir

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ağı gibi

Birleşik Kelimeler: ağı ağacı, ağı çiçeği, ağı otu, sarıağı


BAĞ


[isim]
  • Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel vb. düğümlenebilir nesne

    Ayakkabının bağı çözüldü.

[mecaz]
  • İlgi, ilişki, rabıta

    Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. - Anayasa

[anatomi]
  • Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti

    Eklem bağı, asıcı bağ.

[denizcilik]
  • Bir halat üzerine atılan sağlam, düzgün ve istendiğinde kolayca çözülebilen her türlü düğüm
[müzik]
  • Nota yazarken yan yana gelen aynı veya farklı değerdeki notaların birbirine bağlanarak çalınacağını belirtmek için yapılan yay biçimindeki işaret

Birleşik Kelimeler: bağ doku, bağ-fiil, organik bağ, ağız bağı, ayak bağı, bel bağı, boyun bağı, diz bağı, domuzbağı, düzen bağı, etek bağı, göbek bağı, gönül bağı, göz bağı, kan bağı, kasık bağı, kol bağı, sancak bağı

[isim]
  • Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun
  • bağ babadan, zeytin dededen kalmalı
  • bağ bayırda, tarla çayırda
  • bağ bozmak
  • bağ budamak
  • bağı ağlayanın yüzü güler

Birleşik Kelimeler: bağ bahçe, bağ bıçağı, bağboğan, bağ bozumu, bağ çubuğu, bağkesen