[isim]

[argo]

• Pezevenk

[isim]

• Ayakkabı üzerine giyilen kauçuktan pabuç

  Lastikleri ayağında, bastonu koluna asılı, erkenciydi yine. - Necati Cumalı

• Kauçuktan yapılmış ayakkabı

• Kauçuktan yazı silgisi

• Taşıtların jantlarına yerleştirilen elastiki tekerlek bandajı

  Şoförle bahçıvan arabanın ön sol lastiğini pompalıyorlar. - Haldun Taner

• Esnek, ince kauçuk veya kauçuklu şerit

• Bir tür esnek örgü

• Korse

• Uzun konçlu çorabın düşmesini önlemek için üst kısmına gelecek biçimde bacağa geçirilen esnek şerit

[sıfat]

• Kauçuktan yapılmış

  Rıza, lastik yakalığı fırlamış, gözleri dönmüş, kan ter içinde içeriye düşer. - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

• lastik gibi

[sıfat]

• Esnek

[sıfat]

• Esnek

[sıfat]

• İçinde veya üzerinde lastik bulunan

  Lastikli şerit. Lastikli tekerlek.

[mecaz]

• Türlü anlamlar verilebilen (söz, konuşma)

[isim]

• Sakız rakısı

  Elinde kesme kristal bir sürahi, kadeh boşaldıkça koşup mastika dolduruyor. - Attila İlhan

• Sakız ağacından çıkarılan reçine

[isim]

[denizcilik]

• Bir yelken serenine veya herhangi bir ağaca açılan delik

[isim]

• İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü kumaş

[sıfat]

• Bu kumaştan yapılan

  Lastikotin pantolon.

[isim]

[felsefe]

• İnanç ve bilgiyi kiliseyle, özellikle Aristoteles'in bilimsel sistemini uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan Orta Çağ felsefesi

[sıfat]

• Bu felsefe ile ilgili olan

[sıfat]

[mecaz]

• Orta Çağ yöntemlerine uygun, eski

• Lastik ürünlerini yapan veya satan kimse

• Taşıt lastiği satan veya onaran kimse

[isim]

• Isı ve basınç etkisiyle biçim verilen, organik veya sentetik olarak yapılan madde

  Plastikçiler plastikleri eritip on beyaz top yaptılar. - Lâtife Tekin

[sıfat]

• Bu maddeden yapılan

[isim]

• Özel adlar ve özellikle kişi adları bilimi

[isim]

[tıp]

• Beyin zedelenmesi yüzünden kasları istemsiz olarak kasılan kimse

[isim]

• Esneklik

[sıfat]

• Lastiği olmayan